O Hem deplasmanda hem de “buzdan dolayı oynanabilir mi” havasında bir maça çıkmak, teknik oyunculardan kurulu miillî takımımız için en istemeyeceğimiz atmosferdi.
Gözüm bu saha için defansta Bülent Korkmaz’ı, Servet Çetin’ i, orta sahada Ünal Karaman’ı, forvette İzlanda stoper Ingason’u da sırtına alıp şut atabilecek, çok kimsenin artık unuttuğu Sivasspor’un başpehlivan gibi santrforu Mehmet Yıldız’ı aradı.
O Hadi hepsinden vazgeçtim, takımdaki Barış Alper sakat olmasaydı… Samet, Semih, Okay on birde olsaydı… Neyse… Eldeki oyuncular gününde olsun, mücadele etsin, sonuca bakalım.
“Biz bunları havada karada, buzda götürürüz” şutlarımızdan sonra golü yememiz kötü oldu. Bu golde Abdülkerim’in Oskarsson’a 30 metre sadece gözcülük yapması ve sıfırdan şut attırması klasına yakışmadı.
O Bu erken gol i iştahımızı kaçırmadı aslında… Rakip ceza sahasının etrafını kuşattık.
Defansın dengesini bozmak için çeşitli varyasyonlar denedi ik. Ama bu kadar canlı savunma yapan ve bu kadar az adamla etkili
karşı atak yapan rakip işimizi zorlaştırdı.
O İkinci yarıya da hızlı girdik. Kazandığımız penaltıyı zemine kurban verdik. Hakan kaydı, hakemler “çift dokunuş” dedi.
O Ama oyunumuz “gol kokuyordu.” Millî takımın defans duvarına tosladığı zamanlar da olan şey, Reykjavík’te de gerçekleşti. İrfan Can, çizgiden aldığı topla içeri katetti; açıyı ayarladı, füzeyi savurdu; bu beraberlikti.
O Yüklendikçe yüklendik. Ve çuvallattık onları… Bir penaltı daha… Kaptan bu kez zafere vurdu.
O Bu defa tamam dedik. Ama b iz im çocuklara, bu futbola öyle basit bir gol yemek yakışmadı.
Olsun… Sadece galibiyetimizi süslediler. Kerem’in inadı, Arda’nın takibi bir ilki getirdi. Sonrasında da Kerem’ in nefis golü. İlkler başarıyı tatmak iç in har ika fırsatlar…
İzlanda’da ilk i başardık.
Çünkü artık Real Madrid’li, Juventus’lu, Inter’li, Benfica’lı oyuncularla oynuyoruz. Biz artık Akal iteyiz.
Maçın adamı: Bizim Çocuklar