> Lehinize olunca iyi, aleyhinize olunca kötü dediğiniz VAR sisteminin önemini gördük aslında… Sayılmayan “temiz” bir golü kurtardı, verilmek üzere olan ofsayt golü iptal etti, atlanan penaltıyı verdi. Bizim “adalet” makinesi olarak gördüğümüz VAR, şampiyonluk yarışında belirleyici oldu.
> Ivan Cavaleiro’nun ceza sahasına muz ortasına, Ahmet Hassan’ın sakatlığında forma şansı bulan Yunan Koulouris ayak koydu ve gol perdesini açtı. Pozisyonsuz ilk yarının tek heyecanı da buydu.
> Jesus neredeyse takımın yarısını değiştirerek ikinci devreye girdi. Ve bu dört değişiklik maça hareket getirdi. Bir tarafta Emre Mor, öbür yanda -sakatlanana kadar- Joshua King Fenerbahçe’nin ataklarını şekillendirdi. Artık Valencia daha çok topla buluşuyordu.
> Nitekim, çok kimsenin “sahada olmaması gerektiğine inandığı” Osayi Samuel, ceza sahasında, maçın başarılı isimlerinden Rassoul’ün müdahalesiyle yerde kalınca Valencia gol sayısını 24’e çıkardı.
> Ligin kralı, bu golle yetinmedi; kendisinin kazandığı ve VAR’ın verdiği penaltıyı da gole çevirerek maça damga vurdu.
Fenerbahçe’de uzaktan gol atmak neredeyse gelenek hâline geldi. Dün akşam bu rol Emre Mor’a aitti, gerçekten jeneriklere girecek bir gol attı.
> Ersun Yanal her zaman olduğu gibi futbol değil, kumar oynuyor. Cesur futbol ya farklı kazandırıyor ya da farklı kaybettiriyor. Dün akşam ikincisi oldu.
> Ligin en tecrübeli hakemi Mete Kalkavan’ın, Osayi Samuel’in Yusuf’un ayağına basmasına kırmızı, Samet’in Koulouris’e basmasına sarı ve Ferdi’nin ceza sahasına girerken indirilmesine sarı kart göstermesi gerekir miydi? (Son pozisyon Jesus’un kırmızı kart görmesine sebep oldu.)
MAÇIN ADAMI: Enner Valencia