Derman baharatçısı

A -
A +

Süleyman Mümin Türkoğlu’nun sülalesi Üsküp’ten İstanbul’a göçmüştü.

 

Annesi orada rahmetli olmuştu ama babası, dedesi, ninesi ve iki ablasıyla gelmişlerdi ana vatana. 1951 yılıydı. Süleyman Mümin amca o gün henüz bir yasındaydı. 27’sine geldiğinde, aracılar sayesinde Bulgar göçmeni Zarife Hanım’la evlendi.

 

Mümin amca bugün İstanbul’un en eski baharatçılarından biri. Artık 74 yasına geldi.

 

Hayatta bir 70 yasındaki can yoldaşı Zarife’si, bir de evlendikten tam 22 sene sonra kavuştuğu 25 yasındaki bekâr kızı, Vahide’si vardı. Pardon, bir de, üç ay önce ise aldığı Yusuf…

 

Ben çırak diyeyim, siz yardımcı. Kendisine ait dükkânın kapısının üstündeki tabelada söyle yazıyordu: Derman Baharatçısı.

 

Fatih Sultan Mehmed’in yaptırırken medreselere giden yoluna ızgaralar koydurarak “Ilim talebelerinin ayaklarından dökülen tozları mezarıma koyarsınız.

 

Umulur ki Rabb’im onlar hürmetine bana merhamet eder” dediği Fatih Camii’ne bitişik, Malta Çarsısındaki dükkân.

 

Bir gün Süleyman amca “Derman Baharatçısı” yazan kâğıttan poşete bazı baharatlar koyarak Yusuf’a verdi:

 

 - Bizim eve götür. - Evi bilmiyorum Usta.

 

 - Tarif edeceğim oğlum. (Kalın, yaslı, damarlı işaret parmağını öne uzattı.) Karsıdaki Haliç Caddesi. Cami duvarının bittiği yerden sağa gir. Orası Ders Vekili Sokağı. Sağına bakarak gidersen elli metre ileride, apartmanlara yapışık bir cami görürsün. Orası Sanki Yedim Camii. Cami kapısına yüzünü dön. Soldaki apartmana gir. Merdivenle 23 basamak çıktıktan sonra, soldaki zile bas.

 

Yusuf binayı eliyle koymuş gibi buldu, içeri girdi, üzerinde “Süleyman Mümin” yazan zile bastı.

 

Kapıyı, bası kapalı bir dünya güzeli açınca, Yusuf hemen sırtını dönerek, kıza bakmadan sağ eliyle paketi uzatıp, merdivenden hızla indi.

 

Yusuf’u pazartesi günü evine gönderen Süleyman Mümin amca yine bir paket hazırladı cuma namazı öncesi. Barış Mançu’nun dediği gibi “biraz tarçın, bir tutam zencefil”i posete koyarak. Yusuf:

 

- Caminin adı çok ilginç, dedi.

 

- Evet, diye cevapladı Süleyman amca.

 

Zaten isminden her şey anlaşılıyor.

 

Osmanlı döneminde, Keçecizade Hayreddin adında bir esnaf, padişahların yaptırdığı selatin camilerine imrenerek bir cami yaptırmayı ister ve bunun için para biriktirmeye baslar.

 

Canı bir şey istediğinde, almayıp “Sanki yedim” diyerek parasını ayrı bir yere koyar. Yirmi yıl boyunca biriktirdiği paralarla küçük de olsa o camiyi yaptırır. Yusuf çıktı.

 

Sanki Yedim Camii’ne yaklaşınca kapı önündeki cuma kalabalığını geçip 23 merdiven tırmandı. Zile bastığında yine aynı şey oldu.

 

Dünya güzeli o mavi gözlü kız “Hoş geldiniz” dedi ama Yusuf yine sırtını döndü, cevap vermedi, poşeti uzatıp çıktı. Şimdi tam kestiremiyorum, ya besinci ya altıncı defa o eve gidisinden bir gün sonra, Süleyman Mümin amca dükkânda oturduğu küçük bölmeye çağırdı Yusuf’u:

 

- Tabureyi söyle karsıma çek, otur. Bu “randevu” Yusuf’u biraz ürküttü. Süleyman amca önündeki hardal tohumu paketi ile oynayarak:

 

- Bak oğlum, dedi. Ben geldim 74 yasına. Rabb’im bugüne kadar bereketli bir servet ihsan etti. Dükkândı, apartmandı, arsaydı… Ama yaslı karımdan ve kızımdan başka kimsem yok. Seni özellikle eve gönderiyorum. Kızımı gördün. Rabb’imin verdiği cemal güzelliğinin yanında kalbi de çok güzeldir. Düzgün bir itikat üzere yetiştirmeye çalıştım. Seni altı aydır tanıyorum. İyi bir çocuksun. Senin de kimsen yok. Yusuf utancından kafasını pencereye doğru çevirdi.

 

- Eğer kabul edersen, vârisim olursun. Dükkânı işletirsin. Apartmanın kira gelirleri vesaire, pasalar gibi yasarsınız. “Ağır” bir sessizlik oldu. Çocuk tebessüm eden bir suratla patronuna döndü:

 

- Süleyman Usta’m. Bu ne büyük bir onur. Ne büyük bir nimet. Allah razı olsun. Ömrüm oldukça sana dua edeceğim.

 

 - Estağfurullah, dedi Usta, belli belirsiz.

 

Yusuf parmaklarını birbirine geçirip, ellerini eğip bükerek söyle dedi:

 

- Ama kabul edemem Usta’m. Benim Sarıkamış’ta bir yetime sözüm var. Kendi köyümde, dedesi ve ninesi ile yasayan Nurcan beni bekliyor.

 

Sadık Söztutan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.