Ankara Dikmen’deki bir iş hanında çaycı baba…
Evde-en büyüğü 16 yasında- beş çocuğun iyi okuması, iyi yemesi ve iyi giymesi için bütün enerjisini harcayan ev hanımı bir anne.
Huzurun sadece paraya bağlı olmadığını ispatlarcasına, birbirine bağlı, eğlenceli ve huzurlu bir aile…
Bu ailenin en büyük kızı Ece’yi tesadüfen tanıdım.
Tam olarak söyle oldu:
Hemen her aksam basta ekmek olmak üzere çeşitli şeyler aldığım süpermarkete girdim geçen hafta akşamüzeri.
Üç kasadan ikisi bostu. Dolu olanda ise işe yeni başlamış olmalı ki, ilk defa gördüğüm 16 yaslarında esmer bir kız gülümsüyordu.
- Hayırlı olsun, dedim.
- Sağ olun, dedi.
- Burada tutunmak zor, tezgâhtarlar çok fazla değişiyor. Bakalım sen kalıcı olabilecek misin, dedim.
Gülünce, ağzındaki telden ortodonti tedavisi gördüğünü anladım.
- Bu ise mecburum, dayanmam lazım, dedi.
O, yüzüne dökülen kara saçlarını kulağının arkasına itip, acemice hareketlerle kasanın okumadığı etiketin rakamlarını girmeye çalışırken, benim gözüm, karsı kasanın altındaki çöp sepetine takıldı.
Kız borcumu bildirdi, ödedim. Sonra tebessümle sitem ettim:
- Beni çöpe atmışsınız. Şaşırarak kafamla işaret ettiğim yöne baktı:
- Anlamadım abi.
- Çöpte ucu görünen gazetedeki fotoğraf benim. Gazeteciyim.
Hızla gitti, gazeteyi aldı, pasaport polisi gibi bir gazetedeki küçük fotoğrafıma bir bana baktı:
- Aa, bu siz misiniz? Babam yıllardır bu gazeteye abone. Ben sizi tanıyordum aslında… Akif Bey. Akif Samsunlu değil mi?
- Senin ismin ne peki?
- Ece.
- Babana selam söyle Ece.
Ben uzaklaşırken, yönetici olduğu anlaşılan bir kişinin Ece’ye “Müşteri ile sohbet yok” dediğini duydum.
Birkaç gün sonra markette alışveriş yapıp kasaya geldiğimde Ece güler yüzle karşıladı beni:
- Hoş geldin Akif Abi.
- Hoş budum.
- Yoktun birkaç gündür.
- Doğru… Üç günlüğüne yurt dışına gitmiştim.
Birden aklıma geldi; yıllardır yurt dışı dönüşlerde tanıdıklara küçük hediyeler getirirdim.
Ece’ye de hediye vermek istedim ama yanımda bir şey yoktu.
- Bi’ saniye, deyip marketin içine döndüm.
Haydi biz de modaya uyalım; bir tane Dubai çikolatası ile kasaya geldim.
- Bu senin… Hesaba ekle.
- Abi, diye mahcubiyetle itiraz etmeye kalkışınca:
- Sakın, dedim, sakın itirazı deneme, bozuşuruz.
Dün aksam marketin kasalarına geldiğimde Ece’yi göremedim. Eskilerden iki kız vardı. Birisi benim ürünleri kasadan geçirirken diğerine dönüp bos kasayı işaret ettim:
- Ece erken mi çıktı?
Kız, marketin sırrını bir başkasına versem mi vermesem mi tedirginliğiyle diğer kıza kaçamak bir göz attı. O da basını hafif yana kırarak “ne yapalım, olan olmuş” anlamında arkadaşının konuşmasını onayladı.
- Kötü oldu abi ya, dedi kız. Marketten Dubai çikolatası çalmış, müdür çantasında görmüş. İsine son verdiler. Ağladı, birisinin verdiğini söyledi, “Kameralara bakın” filan diye feryat etti ama dinleyen kim? “Sırada bir sürü başvuru var, seninle mi uğraşacağım” dedi müdür.
Her cumartesi mail ve mesaj gönderen herkese buradan teşekkür ediyorum.