İnsana dokunanlar

A -
A +

Gazeteci, Beşiktaş civarında bir özel hastanede genel cerrah olarak çalışan arkadaşı ile konuşuyordu.

 

- Orhan Kemal’in beyiti ile davet ediyorum hocam:

 

“Bir gün oturup çay içelim seninle,

 

Çaylar benden olsun, manzara senden.”

 

Cerrah:

 

- İyi olur. Çok oldu görüşmeyeli… Manzara kolay; sahile ineriz. Yarın dört, olur mu?

 

- Gayet uygundur. 

 

***

 

Çaylar yudumlanırken söz dönüp dolaştı, mesleklere geldi.

 

Gazeteci:

 

- Bir yerde okumuştum, ‘genç ölümler’ listesinde gazeteciler ikinci sıradaymış. Bir, alkolik çok... İki, sigarasız yazı yazmak zor… Üç, stres...

 

- Stres mi dedin? Bana? Bak ben sana stresin ne olduğunu söyleyeyim. Gökyüzünde asılı bir ip üzerinde yürüyorsun, kucağında bir hasta… Ya sağ salim karşıya geçeceksin veya hasta ile birlikte ip üzerinden düşeceksin. İşte stres budur! Biz her ölen hasta ile birlikte ölen cefakâr insanlarız.

 

Gazeteci lafı geveledi:

 

- Öyle bakınca... Doğru geliyor hocam…

 

Tam bu sırada gazetecinin büyümüş gözlerle izlediği bir adam hızla, cerrahın arkasından önüne geldi. Masa üzerinde duran sol kolunu yakaladı, dudaklarına götürdü. Parmaklarını tersinden öptü. Doktor elini hızla çekti.

 

Adam iki elini havada cerraha doğru titretiyor, hızlı hızlı konuşuyordu:

 

- Rabb’im senden razı olsun doktor. Babamı sağlığına kavuşturdun. Ne zamandır hastaneye gelecektim. Allah burada karşıma çıkardı seni. Ailece sürekli dua ediyoruz sana.

 

Cerrah rahatlamış olarak sağ elini kalbine götürdü:

 

- Sağ olun, sağ olun, eksik olmayın.

 

Uzun boyu, zayıf vücudu, kemikli suratının ortasında siyah bıyıkları ve hafif kamburuyla cami istikametine doğru çekip gitti adam.

 

Gazeteci, kafasını giden adama doğru salladı:

 

- Bu da mesleğinizin iyi tarafı, dedi tebessümle.

 

- Biçimi yanlış olsa da, evet bu da bizim apoletimiz oluyor, dedi cerrah.

 

Gazeteci, meslektaşlarının belediyenin davetiyle Roma’ya gidişini değerlendiriyordu.

 

Bu sefer ikisi de aynı anda gördü. Sağ taraftan orta yaşlı, asık suratlı bir adam dişlerini sıka sıka geldi, doktorun sağ koluna doğru uzandı:

 

- Utanmaz herif! Bir de burada oturmuş keyifle çay içiyorsun!

 

İki arkadaş hızla ayağa kalktı; gazeteci, doktor ile gelen kişinin arasına girdi. Adamı kolundan tuttu:

 

- Sakin ol birader.

 

Adam daha da çıldırdı:

  • Ne sakini be! Onun ameliyat ettiği annem öldü benim annem! Yok enfeksiyonmuş, yok zayıf bünyeymiş. Ondan sonra da “doktora şiddet.” Benim acımı biliyor musun sen?!.
  • Gazeteci, bu defa doktorun koluna girdi, oradan uzaklaştılar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.