Karanlık yolların çilekeş neferleri

A -
A +

İstanbul’da sıradan bir günün sonuydu...

 

Akşam vardiyasını devralan taksi şoförü, gecenin koyu karanlığında, nereden ve ne zaman alacağını bilmediği meçhul müşterisi için direksiyon sallıyordu E-5’te…

 

Merter – Topkapı – Edirnekapı güzergâhını boş geçmiş, Haliç’e iniyordu.

 

Ömrü kısa (11 Ocak 1999 - 28 Mayıs 1999, hepi topu 137 gün) ama ceremesi ağır Ecevit hükûmeti günleriydi ve ülkenin boğuştuğu ekonomik kriz, sanki kocaman bir çuvala doldurulmuş ve bu taksicinin sırtına vurulmuştu. Umutsuzca sigarasından derin bir nefes çekip, yarı açık bıraktığı camdan dışarı üfledi. 

 

***

 

Birden, yolun ilerisinde, tam Haliç Köprüsü’nün başında, sağ tarafta bir tuhaflık hissetti.

 

Taksicilere mahsus bir önseziyle, ağır bir trafik kazası olduğunu hemen anladı.

 

(Burada “önsezi” kelimesini istemeyerek kullandım. “Hissikablelvuku” diye yazsam, bilenlerin bilmeyenlerden az olduğunu biliyorum!)

 

Frene basarak, yolun sağına kaydı. Geri vitese taktı, gözlerini kaza yerinden ayırmadan geri geri giderek yaklaştı.

 

Yanılmamıştı; bir otomobil, kamyonun altına girmişti.

 

Kaza yerinde henüz kimse yoktu, ilk olarak kendisinin oraya geldiğini anladı.

 

Otomobilin içinde iki kişi vardı.

 

Durumları felaketti.

 

Taksi şoförü, merakının dürtmesiyle, ya da “durumu tam kontrol altına almak için”  kamyonun şoför mahalline koştu.

 

Bomboştu.

 

Muhtemelen kazaya karışan şoför korkudan kaçmıştı.

 

Tekrar otomobile döndü.

 

Araç sürücüsünün kafasından kan akıyordu. Yan koltuktaki orta yaşlı, düzgün giyimli kişi ise arada bir kıpırdamasa ölü sanılabilirdi. Elindeki cep telefonu kucağına düşmüştü.

 

Taksi şoförü tek başına bir şey yapamayacağını anlayınca, kazada yamulmuş sağ kapıyı zorlayarak açtı; bir umut, adamın telefonuna uzandı.

 

Bir süre kimi, nasıl arayacağını düşündü, etrafa çaresizce bakarak…

 

Gecenin yarısıydı ve yoldan geçen araçlar, sanki bir trafik kazasını değil, yol kenarına yapıştırılmış bir posteri görmüş gibi, bakıp geçiyordu.

 

Taksi şoförü, bu gergin ve korkunç duruma rağmen pratik zekâsını konuşturdu; yaralı adamın cep telefonundaki “son aramayı” bulmak için ekrandaki yeşil telefon simgesini tuşladı. 

 

***

 

Tarih, sayısız örnekleriyle şu gerçeği koyu harflerle yazar:

 

İnsanların ekmeğiyle oynamak çok tehlikelidir!

 

Taksi şoförü, yaralı adamın kucağından aldığı cep telefonunu, biraz da öfke ile yine yaralı adamın kucağına attı.

 

Aracına bindi ve gaza basıp sağdan Eminönü yönüne doğru döndü!

 

Çünkü adamın son aradığı telefon numarasının üstünde isim yerine şu iki kelime yazıyordu:

 

“Korsan Taksi.”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.