Eski askerlerin çoğu, apoletlerini kaybedince asabi oluyor.
Doğan abi de onlardan biri.
Eski binbaşı.
2025 yılının sekizinci Ramazan günüydü.
Geçen cumartesi yani.
Hanımı gündüz bir hayır işine gidip, akşam saatlerinde geldiği için, dışarıdan yemek söylemeye karar verdiler.
Doğan Bey saate baktı, iftara kırk beş dakika vardı.
Hemen evlerinin penceresinden görünen restoranı aradı.
Telefona çıkan kişi dürüstçe mazeret bildirdi:
- Abi, müşteri çok, yetiştiremeyiz.
- Peki, dedi.
Hanımı araya girdi:
- Site içindeki kebapçıyı ara. Yakın yer, hemen gelirler.
Onların lahmacunu hem başarılı değil hem pahalı. Ama yapacak bir şey yok.
Telefonda o kebapçının numarasını bulup, dokundu:
- Dört lahmacun istiyorum, iki de ayran.
- Peki efendim, adresi alayım, dedi telefona çıkan adam.
Ezan okundu, yemek gelmedi.
Elleri ardında salonda sinirli sinirli dolaşan Doğan Binbaşı’nın uzun kıllı kaşları gittikçe çatılıyordu.
Hanımı tebessümle imdada yetişti:
- Bu arada namazları kılalım, hem vakti değerlendirmiş oluruz hem sinirine iyi gelir.
Namaz bitti, lahmacunlar gelmedi.
- Cinayetler boşuna işlenmiyor dedi eski komutan
Bir on beş dakika daha geçti, beklenen zil çalmadı.
Doğan Komutan yemek için ikinci defa restoranı aramayı gururuna yediremiyor, ama ne yapacağını biliyordu.
İftardan 39 dakika sonra çalan kapıya ikisi birden seğirtti.
Doğan Bey, kurye için; kadın, kocasını sakinleştirmek için.
Eski asker, karısını kolundan biraz sertçe iterek:
- Sen odaya geç, dedi.
Kapıda beliren kuryenin başında kask vardı. Yarım eldivenlerinden taşan parmakları soğuktan kızarmıştı.
Paketi Doğan Bey’in kucağına doğru uzattı. Ama komutan onun kolundan tuttu ve:
- Çıkar ayakkabılarını, içeri gir, dedi.
Çocuk bu karşı konulmaz ses tonuna boyun eğdi, içeri girdi.
Doğan abi sol tarafı gösterdi:
- Mutfağa geç.
Hanımı bulunduğu odadan çıkıp çıkmamakta kararsızdı. Ortalıkta görünürse, kocasının sinirini ve ses tonunu daha da yükselteceğini biliyordu.
Emekli Binbaşı Doğan Bey, çocuğu sandalyeye oturttu.
Getirdiği paketi açtı. Biraz önce kahvaltılıklarla iftar yaptıkları masaya lahmacunları bıraktı. Yüzünde baba can bir tebessümle işaret parmağını salladı:
- Bunları bitirmeden buradan kalkmak yok. İftar yapmadın değil mi?
Esmer delikanlı yüzündeki büyük minnetle:
- Fırsat olmadı abi, dedi.
Sadık Söztutan'ın önceki yazıları...