Metrodaki kız

A -
A +

Bir dergiye “dışarıdan” çizimler yaparak hayatını kazanan genç ressam, asık suratla evden çıktı.

 

Hâlâ uykusunu bölen rüyayı düşünüyordu.

 

Güya köyündeydi ve çocukluğundaki gibi derede elle balık tutuyordu.

 

Tam bir taşın altında balığı kıstırıp, eliyle yakaladıktan ve sudan çıkardıktan sonra, tuttuğu şeyin aslında siyah bir yılan olduğunu görüyordu.

 

Korkuyla uyanıp da kendini yatakta bulunca rahatlamıştı.

 

***

 

Metroya binen genç ressam, o kızı görür görmez vurulmuştu.

 

“Bu işte” diye düşünmüştü içinden, “Aradığım bu!”

 

Gerçekten de uzun boyu, düzgün fiziği, dağınık topuz yaptığı kumral düz saçları, ışıl ışıl parlayan siyah gözleri, iki derin gamzesi ve gülen yüzü ile bulunduğu yerde hemen fark edilen bir güzellikti gördüğü kız...

 

Siyah üzerine kırmızı yıldız desenli bir gömlek vardı üstünde.

 

Fakat ressam daha “ağız tadıyla” bakamamıştı ki, kız ilk istasyonda iniverdi.

 

Ressam, bir çocuk dergisine kapak resmi götürüyordu. Metro hareket ettiğinde kızın peşinden inmediğine pişman oldu.

 

***

 

Akşam eve dönünce, bütün gün zihninde tuttuğu kızın portresini yapmaya oturdu. Gece yarısına kadar süren keyifli çalışmayı, büyük bir “zaferle” bitirdi. Çünkü yaptığı resmi karşısına koyup, koltuğa yatar gibi uzandığında, metrodaki kız sanki karşısındaydı.

 

***

 

Ressamımız ertesi gün hayalindeki kızın resmini, kendi internet sitesine yükledi.

 

Kısa sürede ressamın çabaları sonuç verdi ve -bir arkadaşının haber vermesi üzerine- kız internet sitesine ulaştı!

 

Yazışmalardan ve telefon konuşmalarından sonra genç kız, itiraz eden annesine, “Kaç insana böyle bir şey nasip olur ki?” diyerek ressamla buluşmaya gitti. 

 

***

 

İlk izlenim çok önemlidir ve “ilk”in tekrarı yoktur. Tekrarı olursa o “ikinci” olur çünkü…

 

Neticede, bu ilk buluşmada roller tersine döndü. Ressam “zarf” ile “mazruf”un birbirinin zıddı olduğunu hemen anladı. Yani dış görünüş tamamdı da, içi bomboştu kızın... Görünen zarafetine inat, tuhaf hareketleri, galiz kelimeleri, kaba tavırları vardı.

 

Mesela, “Denyonun karizmasını öyle bi’ çizdim abi, bi’ daha yüzüme bakamadı” diye konuşuyor, sigarasının külünü kafenin lüks ve temiz halısına döküyor, “Salak salak dolaşacaklarına silsinler, işleri ne” diyordu.

 

Ressam kızdan soğumuş, kız ressama ısınmıştı.

 

***

 

Ama kız, ertesi sabah ressama yazdığı sevgi mesajına gelen cevapla şoku yaşadı:

 

“Sakın kocamı bir daha rahatsız etme, seni dünya âleme rezil ederim. Kocam telefonunu evde unutmuş.” 
Mesele böylece kapandı.

 

***

 

Söylemeye gerek var mı bilmiyorum; genç ressamımız bekârdı.

 

Sadık Söztütan'ın diğer yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.