Futbolcu olarak bütün şampiyonluklarında bulunduğu, teknik adam olarak 2 kez kıl payı şampiyonluk kaçırdığı Trabzon'da taraftarın dinleyeceği TEK İSİM olan Güneş'in çabaları saldırıyı geçici olarak durdurdu. Ama öfke ve tahrik o kadar büyüktü ki, daha sonra Şenol Hocayı bile önüne katıp sürükledi. *** Şenol Güneş... Talihsiz adam... Biliyor musunuz; Polonya Futbol Federasyonu, 1974'te ülkesinin milli takımını dünya üçüncülüğüne taşıyan teknik direktör Kazimierz Gorski'yi bütün turnuvalara götürüp alkışlatma kararı almıştı. Biz, bizi dünya üçüncüsü yapan adama, mukavelesi olmasına rağmen parasını vermedik, mahkemelerde süründürdük, sonra da "Yetimin hakkını kurtardık" diye beyanatlar verdik. Şenol Güneş'ten "yetim hakkını kurtaranların" sonra o kurtardıkları paraları şikeye yatırdıkları anlaşıldı! *** Futbolculuğunda, rakibi Trabzonspor'dan yana laflar ettiği için fair-play ödülü alan Aykut Hoca, teknik adamlığında "Trabzon'un G.Saray'a kolaylık sağladığı" imasıyla, ödülüne çamur bulaştırmıştır. Şenol Güneş ise İstanbul'da "G.Saray'ın yoluna taş" koyduktan sonra taşı gediğine koymuştur: "Etmeyin eylemeyin, bu gidiş gidiş değil. Trabzon'daki F.Bahçe maçı Güneydoğu'dan daha tehlikeli hale geliyor." Sağdan soldan duyduklarıyla yorum yazanlar bunu bile çarpıttılar. Oysa Güneydoğu'da dağdaki terörist ile askerin mücadelesi var. Futboldaki gidişat elbette daha tehlikeli! O Şenol Güneş, "Trabzon'a bir daha gitmem" diyen Aziz Yıldırım'ın, Zokora'ya ırkçı suçlamada bulunduğunu kabul eden Emre'nin, Nihat Özdemir'in, "Ölmeye gideceğiz" diyen Gökhan Gönül'ün... Sadri Şener'in, Zokora'nın, sırtına bordo-mavi forma giydirilmiş bir sürü yeteneksiz adamın, medyanın "doldurduğu" Trabzon seyircisine kollarını açtı. Yalvarıp yakardı. Ama öfke dağ gibiydi. Mesela, F.Bahçe açısından bakarsak, elbette Emre'nin korner atma hakkı vardı; birileri bir şeyler atacak diye oyun düzeninden vazgeçmem diyebilirler. Ama bazen kamu düzeni, oyun düzeninin önüne geçer ve size de fedakârlık düşer. Neyse... *** Şenol Güneş... Anlaşılamamış adam... "Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü olmalı" dediğinde de yanlış anlaşılmıştı, "Medya ışığı gözümüze değil, önümüze tutmalı" dediğinde de... UEFA'nın resmî internet sitesinde düzenlenen ankette 2002 yılının en iyi teknik adamı seçildiğinde de eleştiriliyordu, 2003 Konfederasyon Kupası'nda Amerika ve Brezilya'yı geride bırakarak, üçüncülük maçında da Kolombiya'yı yenerek bronz madalya kazanırken de... *** Bana derseniz ki, "Sen de çok safsın; o var ya o..." Kabul, saf olmak istiyorum bu konuda... Topa demişler ki niye yuvarlaksın... Profesyonel Disiplin Kurulu.. Şike kararlarını açıkladığı saat, gece 02:35.. Tam bir "karanlık işler" saati.. Bize mahsus uyanıklık.. Karar gece bitti ise sabah açıkla.. Hayır, arada kaynasın! Bu ülkenin TFF Başkanvekili "Milli maç için şike parası verdik" dedi, başını yediler. "Şu kulüp için şike parasını şundan aldım şuna verdim" diyen adamı deli ilan ettik. Türkiye Futbol Federasyonu'nun resmi sitesine girerseniz, lig şampiyonluklarının şöyle dağıldığını görürsünüz: F.Bahçe 18, G.Saray 17, Beşiktaş 13, Trabzon 6, Bursa 1... Bu rakamları toplarsanız 55 yapar. İyi de, aynı sitede sezonları toplarsanız 53'ü bulursunuz. Yani 53 yılda 55 şampiyon çıkarmış oluyoruz! Bu garipliğin sebebi, Federasyon 2002'de formalara 5 şampiyonluğa 1 yıldız koymaya karar verdi. Diğer büyüklerin formasına 3, Beşiktaş'a 1 yıldız düşüyordu. Olmaz! Bir yerlerden Beşiktaş'a şampiyonluk uydurulup hiç olmazsa 2 yıldız alması sağlandı! Topa demişler ki, niye yuvarlaksın... NOT Bu hafta sonu şampiyon belli oluyor. Koca sezon geldi tek maça bağlandı. İki takım arasındaki puan farkı sadece 1... Yani beraberlik misafir takımı şampiyon yapıyor. (Umarım yanlış anlamamışsınızdır; Rize - Akhisar maçından bahsediyorum.)