İngiliz futbolu ile aramızda ironik bir istatistik var. İngiltere Millî Takımı’na tek golümüz bile yok ama Manchester’ları, Liverpool’ları, Aston Villa’ları şamar oğlanına çeviriyoruz. G.Saray, Fener, Beşiktaş, Trabzon… Hatta Bursa’nın İngiltere’de Wimbledon’u 4-0 yenmişliği var.
Dün de fırtına gibi girdik maça… Ön alan baskısı ile hemen golü bulduk. Fakat Yunus’un golü ne kadar muhteşem ise, genç Lanshear’dan yediğimiz gol de o kadar kötüydü. Buna bir anlık gaflet dedik.
Çünkü Cimbom’un baskılı oyunu gol kokuyordu. Bu Osimhen ilginç bir adam. Bir gol kaçırınca hemen bir golle “özür diliyor.” Dün iki golden önce de aynısı oldu. (Osimhen’in gollerinde Mertens servislerini de es geçmeyelim, rica edeceğim.)
İkinci yarıya da fazla mesai ile başlayan Victor Osimhen anormal bir gol sayısına ulaşabilirdi, gollük vuruşları kâh Dragusin’in kafasından kâh kaleci Forster’ın ayağından sekmese…
Tecrübesiz Lanshear’ın 7 dakikada iki sarı kart görerek Tottenham’ı 10 kişi bırakmasıyla maç Galatasaray için Avrupa mücadelesi olmaktan çıkıp Adana Demirspor maçına dönmüştü. İkinci golü bu dakikalarda yemesi tirajikomikti.
Cimbom son Türk yıldızı Yunus’u, Nijerya aslanı Osimhen’i, her yere yetişen atom karıncası Torreira’sı, Brezilya elması Sara’sı, ihtiyar kurdu Mertens’i ve diğerleri ile, dün akşamki futbolunu kalan maçlara yayarsa, kupanın -en azından- bir kulpundan tutar. Geçen sezonun iki yıldızı İcardi ile Barış, dün Galatasaray’ın yükselttiği çıtanın biraz altında kaldı.
Maçın adamı: Victor Osimhen