“Allahü teâlânın en sevdiği iş, elbise vererek veya doyurarak veya başka bir ihtiyacını karşılayarak, bir mümini sevindirmektir.”
İnsanlara iyilik yapmak, sıkıntılarını gidermek sûretiyle sevindirmek, çok sevaptır. Hele böyle mübarek ramazan ayında olursa... Çünkü hadis-i şerifte “Bu ayda bir nafile yapmak başka ayda farz yapmak gibidir. Bu ayda bir farz yapmak başka ayda yetmiş farz yapmak gibidir” buyuruldu. İnsan bir iyilik yaptığı zaman, “Ya Rabbi, bana iyilik yapmayı, bir kulunu sevindirmeyi nasip ettin” diye Allahü teâlâya şükretmeli. İyilik yapabilmek, insanları sevindirebilmek de nasip meselesidir. Hele kıyıda köşede kalmış, unutulmuş, hasta fakat arayanı, soranı yok, dertli fakat çaresiz, muhtaç, geçim sıkıntısı çeken kalbi kırıkları arayıp sormak, sıkıntılarını gidermek, sevindirmek, dualarını almak, böyle gönül ziyaretleri çok kıymetlidir. Bazen insan bir tatlı söze ve güler yüze bile sevinir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Allahü teâlânın farzlardan sonra en sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.” [Taberânî]
(Bir kimse, mümin kardeşini sevindirince, bir melek, bu kimseye hep dua eder. Ölüp kabre konunca, yanına gelip; “Beni tanıyor musun?” der. Ölü; “Hayır” deyince; “Ben, bir Müslümana verdiğin sevincim. Bugün seni sevindirmek için geldim. Kabirde yanındayım, kıyamette de sana şefaat edip Cennetteki makamını göstereceğim” der.) [İ. Ebiddünya]
“Bir kimse bir müminin sıkıntısını giderir, onu sevindirirse kıyamet gününün en sıkıntılı zamanlarında, Allahü teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır.” [Buhari]
“Bir kimse din kardeşine yardımcı oldukça, Allahü teâlâ ona yardımcı olur.” [Müslim]
“Bir kimse, bir din kardeşinin işini yaparsa, binlerle melek o kimse için dua eder. O işi yapmaya giderken her adımı için bir günahı affolur ve kendisine kıyamette nimetler verilir.” [İbni Mace]
“Allahü teâlâ kullarının ihtiyaçlarını yaratır, gönderir. Allahü teâlânın en sevdiği kulu, Onun nimetlerinin kullarına ulaşmasına vasıta olan kimsedir.” [Mektubat-ı Masumiyye]
Evliyanın büyüklerinden Ubeydullah-i Ahrar hazretleri şöyle buyurdu:
"Allahü teâlânın rızasına giden bütün yolları inceledim, en kestirme yolun, insanları sevindirmek olduğunu gördüm."
***
Bir fakirin yiyeceği kalmaz. Açlık ve çaresizlikten bir yolun kenarında oturur, boynunu büküp kendi hâlinde gözyaşı döker. O sırada oradan geçen bir âmâ, bunun sesini duyar. Sebebini sorunca fakir, sıkıntısını anlatır. Âmâ ona, "Gir koluma, bizim burada bir gecekondumuz var. Orada ne varsa beraber yeriz" der... Eve gelirler, karınlarını doyururlar. Âmâ, "Burada yatacak yer de var. Ye, iç, yat! Sen benim misafirimsin" der. Fakir çok duygulanır, kalbinin tam inceldiği bir anda ellerini açar, "Ya Rabbî, bir âmâ kulun, fakir olduğu hâlde bana bu iyilikleri yaptı. Bu kulun bana kapısını açtığı gibi, sen de bunun gözlerini aç!" diye dua eder. O anda Allahü teâlânın izniyle âmânın gözleri açılır. Gönül kabulüne sebep olan iyilik için yapılan dua makbul olur.
Salim Köklü'nün önceki yazıları...