Günahtan sonra hemen tövbe etmek farzdır. Tövbeyi geciktirmek de, bu günahı işlemekten daha büyük günahtır.
Tövbe edebilmek, Hak teâlânın büyük nimetlerinden biridir... Tövbe ve istiğfar, kalp ile, dil ile ve günah işleyen âzâ ile birlikte olmalıdır. Kalp pişman olmalı. Dil ile dua etmeli, yalvarmalı. Âzâ da günahtan çekilmelidir. Şartlarına uygun yapılan tövbe mutlaka kabul olur. Tövbenin kabul edileceğinde şüphe etmemelidir. Tövbenin şartlarına uygun olup olmamasında şüphe etmelidir.
Her Müslüman, günah işlemekten çok korkmalıdır. Ufak bir günah işlediğinde tövbe ve istiğfar etmesi, yalvarması lazımdır. Günahları, büyük günah ve küçük günah diye ikiye ayırmışlar ise de, küçük günahlardan da, büyük günah gibi kaçınmak, hiçbir günahı küçümsememek gerekir. Allahü teâlânın gazabı, günahlar içinde saklıdır. Küçük sanılan bir günah, Allahü teâlânın gazabına sebep olabilir. Tövbe edilmeyen herhangi bir günahtan dolayı azap edebilir.
Allahü teâlâ ile kul arasında olan, kul hakkı bulunmayan günahların af olması için, gizlice tövbe etmek kâfidir. İşlenen günahta kul hakkı varsa, bunlara tövbe etmek için, o kulu hoşnut etmek, razı etmek de lazımdır.
Tövbeyi geciktirmemelidir. Bir hadis-i şerifte, (Helekel müsevvifûn) yani (Sonra yaparım diyenler helâk oldu) buyuruldu. Bu, (Dinin emir ve yasaklarını sonraya bırakanlar helak oldu) demektir. Lokman Hakîm oğluna nasihat ederek "Oğlum, tövbeyi yarına bırakma! Çünkü ölüm ansızın gelip yakalar) dedi.
Muhammed Osman Müceddidî “rahmetullahi aleyh”, çeşitli duaları anlatan Fevaid-i Osmaniyye adındaki kitabında şöyle buyuruyor:
"İstiğfar, insanın her murada, afiyete kavuşmasına vesile olur. Şifa için, tövbe etmeli, istiğfarı çok okumalı. Bütün dertlere, sıkıntılara karşı faydalıdır. Çünkü Allahü teâlâ, istiğfar okuyanların imdadına yetişir."