Ecdâdımız millî ve manevi değerlerine bağlılıkları sebebiyle çok mutlu ve rahat bir hayat yaşamışlardır. spot
Toplum hâlinde yaşayan insanlar mutlu bir hayat sürmek isterler. Bunun en güzel örnekleri Müslüman toplumlarda görülür. Ecdadımız zamanında toplum huzurlu ve mutlu idi. Çünkü toplum hayatı millî ve manevi değerler üzerine inşa edilmişti. Doğru iman, adalet, iyilik, doğruluk, fedakârlık, vefa, güvenilirlik, cömertlik, affetme, tevazu ve alçakgönüllülük, muhtaçlara yardımcı olmak, kul hakkına titizlikle ehemmiyet vermek, akrabaları ve komşuları arayıp sormak, onlarla iyi geçinmek ecdadımızın en bariz özellikleriydi. Yalan, gıybet, söz taşımak hile, hırsızlık, gasp, başkasının malına canına zarar vermek, zulüm gibi kötülüklerden de çok sakınırlardı.
Ecdadımızın bu özellikleri, Osmanlı topraklarında görev yapmış olan yabancıların da dikkatini çekmiş ve hayranlıklarını ifade etmişlerdir.
Fransız generallerinden Comte de Bonneval şöyle der: “Haksızlık, tefecilik, tekelcilik ve hırsızlık gibi suçlara Müslüman Türkler arasında rastlamak mümkün değildir. Gerek vicdanî bir akideden gerekse ceza korkusundan dolayı, Müslüman Türkler o kadar dürüstlük gösterirler ki, insan ister istemez onların doğruluklarına hayran kalır.”
A. L. Castellan’ın, Osmanlı’daki eşsiz dürüstlüğe dair anlattığı şu hâdise, çok ibretliktir:
Görülüyor ki, ecdadımız, insanlığa örnek olan güzel bir hayat yaşamıştır. Bu anlatılanlara benzer daha nice güzel örnekler ecdadımızın yaşadığı her yerde görülmüştür. Bizlere düşen, onları örnek almak ve onlara layık nesiller olmaktır. Batı'nın ilim, fen, teknik ve her sahadaki fenni gelişmelerini elbette almalı fakat onların örf, âdet, moda ve gayriahlaki hallerini asla almamalı, bunlardan son derece uzak durmalıdır.