John W. Drapper: "Hristiyan tarihçiler, Avrupa’nın medeniyette Müslümanlara ne kadar borçlu olduğunu bir türlü itiraf edemezler."
İslamiyet’ten önce Arabistan bir çöl ve orada oturan insanlar da yarı vahşi bedevilerdi. Putperesttiler. Birçok puta taparlardı. İlkel bir hayat sürerlerdi. Kız çocuklarını diri diri gömmek gibi korkunç âdetleri vardı. İşte böyle âciz, zavallı, vahşi olan bir kavim, onlara rehberlik eden Muhammed aleyhisselâm sayesinde birdenbire değişmiş, tam bir medeniyete kavuşmuş, olağanüstü bir gayretle 30 sene içinde, doğuda Türkistan ve Hindistan, batıda İspanya olmak üzere akla hayret veren çok kudretli bir İslam devleti ve medeniyeti meydana getirmiştir.
İlimde, fende ve medeniyette son derece ilerlemişler, o zamana kadar bilinmeyen birçok şeyleri keşfetmişlerdir.
İlim, fen, tıp ve edebiyatta en yüksek mertebeye varmışlar, İlimde o kadar ileri gitmişlerdi ki, Papalar bile Endülüs Üniversitelerinde okuyor, dünyanın her tarafından koşup gelenler, bu üniversitelerde fen ve tıp tahsil ediyorlardı.
Hristiyan tarihçiler, İslam’a karşı olan kinlerinden ötürü, bu hakikati gizlemeye çalışmaktadırlar ve Avrupa’nın medeniyette Müslümanlara ne kadar borçlu olduğunu bir türlü itiraf edemezler."
630’da tekrar Mekke’ye dönerek, bu şehri kolayca fethetmiş ve çok kısa zaman içinde, vahşi Arapları, dünyanın en medeni insanları hâline getirmiştir."