Samanlıkta yangın var!

A -
A +

Bugün 2007'nin son günü... Yarın yeni bir yıl daha başlayacak. Dünya güneş etrafındaki turunu kim bilir kaçıncı kez tamamlamış olacak. Nüfus cüzdanlarımıza baktığımızda bir yıl daha yaşlandığımızı göreceğiz. Yani bir yıl daha mazide kalmış olacak. Yaşanmış, asla geriye getirilemeyecek olan 365 gün 6 saatten oluşan bir güneş yılı... Güneş takvimi ilk olarak M.Ö. 45 yılında Roma kralı Julius Sezar zamanında 365.25 günden oluşan Jülyen takvimi adıyla kullanılmaya başlamıştır. Hâlbuki dünya güneş etrafındaki turunu 365.2422 günde tamamlamaktaydı. Bunu düzeltmek için 1582'de Papa 8. Gregoris'in kararı ile 365.2425 günü esas alan Gregoryen (miladi) takvime geçildi. Gregoryen takvimdeki; Mart, Mayıs ve Ağustos ay adları Roma; Şubat, Nisan, Haziran, Temmuz ve Eylül ay adları Süryani; Ekim, Kasım, Aralık ve Ocak ay adları ise Türkçe kökenlidir. ** Bütün dünya, ülkeler arası ilişkilerin bir gereği olarak, güneş yılı takvimi kullanmaktadır. Yapılan işler, anlaşmalar buna göre düzenlenmektedir. Müslüman ülkelerin bir de ay yılı kullandıkları hicri takvim vardır. Dünya güneş etrafında dönerken, ayın dünya etrafındaki 12 turu, ay (hicri) yılını oluşturur. Müslümanlar bayramlarını, dini günlerini ve gecelerini, ibadet ve vecibelerini bu takvime göre belirlerler. Tıpkı Hıristiyan ülkelerin miladi takvimde dini inançlarının bir gereği olarak paskalyalarını, Noel yortularını, belirlemeleri gibi... Bunlardan en önemlisi Hıristiyanların her yıl (Katolik ve Protestanların 25 Aralıkta, Ortodoksların ise 6 Ocakta) kutladıkları "Noel baba" yortusudur. Kutsal kabul ettikleri bu günlerde, Hıristiyanlığın sembolü haline getirdikleri "Noel Baba"yı dini bir vecibe olarak anmak ve çocuklarına Hıristiyan dinini sevdirmek için; kırmızı elbiseli, kukuletalı, aksakallı "Noel Baba"lara çeşitli hediyeler dağıttırırlar. Böylece Hıristiyanların "Noel Baba"sı çocukların gözünde unutulmaz bir efsane halini alır. ** Fakat benim asıl anlayamadığım, nüfusunun yüzde doksan dokuzu Müslüman olan Türkiye 'de, nasıl oluyor da her yıl bir "Noel Baba" furyası yaşanıyor? Televizyon programları, büyük mağazaların vitrinleri, alışveriş merkezleri "Noel Baba"larla donatılıyor, anneler, babalar çocuklarına "Noel Baba"lı oyuncaklar almada adeta yarışıyor. Bir Hıristiyan aile için çok normal olan bu tabloyu, bir Müslüman aile için hiçbir çerçeveye oturtamıyorum. Bu nasıl bir gaflet? Hıristiyanlar inançlarının gereğini yapıyor ama, peki ya Müslümanlar!... Bilinçsizce yaptığımız batıya benzeme taklidini biraz çok mu abartıyoruz ne? Galiba o kadar hızlı değişiyoruz ki kültürler çorba oldu. Sapla saman birbirine karıştı. Böyle devam ederse, hangi kültürün bize ait olduğunu gençlerimiz, çocuklarımız hepten karıştıracak. Ne oluyoruz ey anneler, babalar ve kültürümüzü yarınlara taşıyacak olan gençler!... Üstat Necip Fazıl'ın dediği gibi "Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz, güneşe göç var da kalan biz miyiz?" misali, sessizce din değiştirdik de haberimiz mi olmadı? Dünyada hegemonya kurmaya çalışan büyük hedefli ülkelerin, bütün değerleri hortumlayan tayfun gibi, beyinleri sömüren kültür erozyonu ile, kimliğini unutmaya müsait hedefsiz ülkeleri tehdit ettiğini, kültürünü kaybetmiş ülkelerin ise geleceklerinin olmayacağını, hâlâ idrâk etmeyenler var mı? Sorumlulara soruyorum! Her yıl kültüre ayrılan yüzde yarımlık devlet bütçesi ile neyi nasıl koruyabiliriz ki? Samanlıktaki yangını küçümserseniz, çiftliğiniz de yandı demektir. Haydi iyi seneler...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.