Abdülmevlâ'dan nakledilmiştir: "İbn-i Kudâme hazretleri kabre konulunca, Kur'ân-ı kerîm okuyordum. Bir yeri yanlış okumuşum. Kabirden seslenip, yanlışımı düzeltti..."
İbn-i Kudâme hazretleri evliyânın büyüklerinden ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. İsmi Muhammed, künyesi Ebû Ömer'dir. 1134 (H. 528) senesinde Şam'da doğdu. Küçük yaşta tahsîle başlayan İbn-i Kudâme, önce Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Sonra Mısır'a gitti. Orada Hanbelî mezhebi fıkıh bilgilerini öğrendi. Tekrar Şam'a döndü. Sultan Selâhaddîn Eyyûbî ona çok hürmet ederdi. Bir gün ziyâret için yanına gitmişti. O sırada namazda idi. Namazını ve duâsını tamamlamadıkça sultan ile ilgilenmedi. Sultan Selâhaddîn ile savaşlara katıldı. Kudüs'ün fethinde birlikte bulundu. 1210 (H.607) yılında Şam'da vefât etti.
Duâsı ile hastâlar şifâ bulurdu. Muhammed bin Ebî Bekr şöyle anlatmıştır:
"Bir defâsında beni yanına çağırdı. Rahatsızlığımdan perhiz yapıyordum. Beni yemeğe başlattı ve 'Bir kimse yemekten önce; (Şehidallahü ennehü lâ ilâhe illâhü) [Âl-i İmrân: 18] âyet-i kerîmesini ve 'Kureyş' sûresini okursa ve sonra yerse, o yemek ona zarar vermez' buyurdu."
Ebû Muzaffer şöyle anlatmıştır:
"Bir defâsında kulunç hastalığına yakalanmıştım. Ağrıların şiddetinden çok sıkıntı çektim. Bir gün yanıma Ebû Amr Muhammed bin Ahmed hazretleri geldi. Elinde küçük parçalar hâline getirilmiş harnûb (keçiboynuzu) vardı. Bana 'bundan ye' dedi. Yanımda bulunanlar, 'o kulunca zararlıdır, arttırır' dediler. Ben onların sözüne aldırmayıp, alıp yedim ve hastalıktan kurtuldum."
Bir zât şöyle anlatmıştır:
"Bir defâsında İbn-i Kudâme hazretlerinin huzûruna gittik. Üç kişi idik ve çok acıkmıştık, yiyecek bir şeyler istedik. Bize, içi süt dolu küçük bir tabak getirdi. İçine ekmek doğranmıştı. Ondan yedik ve doyduk. Yerken bakıyordum, tabaktakiler hiç eksilmiyordu."
Abdülmevlâ bin Muhammed'den şöyle nakledilmiştir:
"İbn-i Kudâme hazretleri kabre konulunca, kabri başında Kur'ân-ı kerîm okuyordum. Bir yeri yanlış okumuşum. Kabirden seslenip, yanlışımı düzeltti. Sesini duyunca korkup, titremeye başladım."
Yine şöyle anlatılmıştır:
"Kabri başında Kehf sûresi okunuyor, o da kabirden: 'Lâ ilâhe illallah' diye sesleniyordu."
İbn-i Kudâme hazretlerinin bir şiirinin tercümesi şöyledir:
"Ne zaman oyalanmaktan ve boş şeylerden vaz geçeceksin?/Saçın ağardı, zayıflık, ihtiyarlık ve elem geldi, ölüm yaklaştı./Başa gelen bu işten ve gafletten dolayı hayâtım boyunca ağlasam ve gözyaşım bitseydi, bundan dolayı kınanmazdım!"