Issız bir yerde yolunu kaybeden talebe!..

A -
A +

Abdürrahmân es-Sekkâf hazretlerinin bir talebesi, Issız bir yerde yolunu kaybeder. Dua etmeye başlar...

 

 

 

Abdürrahmân es-Sekkâf hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 819 (m. 1416) senesinde Yemen’de Terîm’de vefât etti. Zamanında bulunan büyük âlimlerin sohbetlerinde bulunarak yetişti. Kerâmetler, faziletler sahibi bir zât idi.

 

Talebelerinden birisi şöyle anlatır: “Bir yolculukta bulunuyordum. Issız yerlerden geçerken, yolumu kaybettim. Bir taraftan da çok şiddetli bir şekilde susamıştım. Ne kadar aradıysam da su bulamadım. Duâ edip, hocamdan yardım istedim. Bu esnada yanıma bir kimse gelip, bana su verdi. O sudan kana kana içerek rahatladım. O kimse, bana yolumu da gösterdi. Ben yoluma devam ettim. Yolculuğum müddetince de su içmek ihtiyâcı hissetmedim.”

 

Bir defasında, bazı kimseler gemi ile bir yere gidiyorlardı. Yolcular arasında Abdürrahmân hazretlerinin talebelerinden birkaç kişi de vardı. Bir ara, geminin tabanından bir yer delindi. Ne yaptılarsa delinen yeri tıkayamadılar. Gemideki vazîfeliler çaresiz kalıp, geminin batmasından korktular. Vazifelilerdeki bu telâşı görüp, vaziyeti anlayan talebeler, hocaları Abdürrahmân bin Muhammed’den yardım istediler. O esnada hocalarını gemide gördüler. Ayağını, gemiye su giren yere koydu. Sonra bir şeyler ile o delik yeri kapadı. Su girmesi durdu. Gemide bulunanlar çok sevindiler. Herkes rahatlamıştı. Abdürrahmân hazretleri, birden gözden kayboldu. O büyük zâtın talebeleri hürmetine, diğerleri de kurtulmuş oldular ve selâmetle yollarına devam ettiler.

 

Bu hâdiseyi işiten bazı kimseler, o büyük zâtın bu kerâmetini inkâr ettiler. “Böyle şey olmaz” dediler... Bu itirâzcı kimseler, bir yolculuğa çıkmışlardı. Yollarını kaybettiler. Üç gün üç gece dolaştıkları hâlde yollarını bulamadılar. Ellerinde bulunan yiyecek ve suları da bitmişti. Başlarına gelen bu sıkıntının, o zâtın kerâmetini inkâr etmek sebebiyle olduğuna anladılar, itirâzlarına tövbe ederek, bu sıkıntıdan kurtulmaları hâlinde mallarından belli bir miktârını o zâta vermeyi ve hizmetinde bulunmayı nezrettiler (adadılar), işte tam bu sırada yanlarına, hiç tanımadıkları bir kimse geldi. Bunlara taze hurma ve su verdi. Şu tarafa doğru giderseniz yolu bulursunuz diye tarîf etti ve gitti...

 

O kimseler, hurmalarla karınlarını doyurdular ve sudan içtiler. Tarîf edilen yere doğru gidince, yollarını kolayca buldular. Memleketlerine vardıkları zaman da, nezirlerini yerine getirdiler.

 

 

 

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...