Hüsâmeddîn Mültânî hazretleri Hindistan'da yetişen evliyânın büyüklerindendir. Nizâmüddîn-i Evliyâ'nın sohbetlerinde bulunarak yetişti. İslâmiyetin emirlerini yerine getirmekte, hocasına olan muhabbet ve bağlılıkta, diğer arkadaşlarından ilerideydi. Hâce hazretleri bu talebesi hakkında; "Delhi, onun himâyesindedir" buyururdu.
Hüsâmeddîn Mültânî bir gün, omuzunda seccâdesi ile bir yerden geçiyordu. Bir ara seccâdesi omuzundan düştü. Fakat o bunu fark edemedi. Bunu gören birisi, ikâz etmek maksadıyla, "Şeyh! Şeyh!" diye seslendi. O ise, kendisinde şeyhlik sıfatı görmediği için, bu sesin kendisine hitâb ettiğini dahî düşünmemişti. Nihâyet o kimse, koşarak arkasından yetişti. "Kaç defâdır size sesleniyorum, duymadınız mı?" dedi. Buna cevâben "Sesinizi duydum. Fakat kendimde şeyhlik sıfatı görmediğim için cevap vermedim. Kusûra bakmayın. Alâkanız, îkâzınız için teşekkür ederim" dedi.
Hüsâmeddîn Mültânî hazretlerinin hocası Hâce Nizâmüddîn-i Evliyâ, bu yüksek talebesine bir nasîhatinde buyurdu ki:
"Evliyâlık yolunda bulunanların meşgûliyeti şu altı şeydir: 1) Nefsin arzularını kırıp, kötülüklerini yok etmek. 2) Devamlı abdestli bulunmak. Tamâmen uyku bastırmadıkça uyumamak ve uyanınca derhâl abdest almak. 3) Çok oruç tutmak. 4) Söylediği bütün sözler doğru olmak. Hak teâlânın zikri olmayan sözü söylemeyip sükût etmek. 5) Kendisini, mânevî olarak terbiye edip yetiştiren hocasını düşünmek, ona bağlılığı devamlı artması ve devamlı olarak Allahü teâlâyı zikretmek. Yaptığı bütün işlerinde O'nun rızâsını düşünmek. 6) Hak teâlâyı düşünmekten başka her hâtırayı, kalbe gelen düşünceyi söküp atmak."