"Mürşidü's-Sakaleyn" Şeyh Şa'bân-ı Veli

A -
A +

Şâ'bân-ı Velî hazretleri küçük yaşta ilim tahsiline başladı. İstanbul'a giderek, tefsir, hadis, fıkıh gibi dînî ilimleri zamânının âlimlerinden öğrendi. İlimde yüksek dereceye ulaştıktan sonra, memleketi olan Kastamonu'ya dönerken, Bolu'ya geldiği sırada, tasavvufta Halvetiyye yolunun büyüklerinden Hayreddîn-i Tokâdî hazretlerini ziyâret etti. Hayreddîn-i Tokâdî bu kâbiliyetli talebeyi memleketine göndermeyerek, bir müddet yanında bıraktı. Hayreddîn-i Tokâdî'nin halîfesi O günden sonra Hayreddîn-i Tokâdî hazretlerinin sohbetlerine devâm ederek, senelerce hizmetinde bulunan Şâ'bân-ı Velî, tasavvuf yolunda ilerledi. Hocasının 1535 senesinde vefâtından sonra, halîfesi oldu. Kastamonu'ya giderek, insanlara Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını anlatmaya başladı. İnsanların kurtuluşu için çalışıp pek çok talebe yetiştirdi. Üstün hâlleri ve kerâmetleri meşhur oldu... Şa'bân-ı Veli hazretleri sadece insanlara değil, cinnilere de mürşid olduğundan "insan ve cinnin mürşidi" anlamında kendisine "Mürşidü's-Sakaleyn" denirdi. Şa'bân-ı Veli, artık ihtiyarlamıştı. Dışarıya hiç çıkmadığı hücresinde, dua isteğiyle gelenlere yardımcı olmaktaydı. O, dünyadan elini, eteğini çekmiş; halka minnet etmeyerek kanaat ve tevekkülle ömür geçirmişti. Para biriktirmez, nerede ise hepsini dervişlerinin ve onların ailelerinin nafakalarına ve darda kalanlara harcardı. Gitmeğe hazırlanıyordu ki!.. Şeyh Şa'bân-ı Veli hazretleri, ömrünün sonlarına yakın dervişlerini yanına toplayarak onlara dua ve nasihatlerde bulunmuştu. Bu arada İstanbul'da Süleymaniye Camii Vaizi, aslen Kastamonulu Muharrem Efendi kendisini ziyarete gelmişti. Gitmeğe hazırlanırken ona, "Gitme, biz ahirete göç yapıyoruz. Benim namazımı kıl, öyle gidersin" buyurdu. Görünürde bir rahatsızlığı olmadığından bu sözleri onun yaşlılığına verdiler. Fakat gerçekten kısa bir süre sonra bir cuma sabahı gün doğarken vefat etti. Tarih 18 Zi'lhicce 976 yani 4 Mayıs 1569 Çarşamba günüydü. Türbesi, "Şeyh Şa'bân-ı Veli" Külliyesi içindedir...