Dünyadan bir 'Kaiser' geçti

Avrupa futbolunun yetiştirdiği en büyük isimlerden biri olan Franz Beckenbauer, 78 yaşında vefat etti.
HAZAL PALAVAR- Lakabı “Der Kaiser” yani imparator. Tüm zamanların en iyi futbolcuları arasında gösterilen ve Dünya Kupası’nı hem oyuncu hem de futbolcu olarak kaldıran iki kişiden biri olan. Aklın ayaklarla kusursuz gösterisini yapan, mükemmel bir oyuncuydu. Gezegenin de ilk liberosu.
Mümkün olan bütün başarıları kazanan adam son yıllarda ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele ediyordu ve kalp sorunu, göz rahatsızlığı ve parkinsonun yanı sıra bunama hastalığıyla boğuşuyordu.
Bu dünyadan bir Kaiser geçti diyebiliriz çünkü gerçek bir İmparator’du.
Bayern Münih efsanesi, Batı Almanya Milli Takımının gururu Franz Beckenbauer, Eylül 1945’te Münih’in işçi sınıfı bölgesi Giesling’de doğdu. Savaş sonrası doğan bir çocuk aslında Franz, o yüzden azla yetinmeyi bilen ancak bir şeyleri başarmak konusunda oldukça ısrarlı biriydi. Ama onun bu günlere gelmesini sağlayacak bir gelişme vardı: 1954 Dünya Kupası‘nı Batı Almanya’nın kazanması. Henüz 8-9 yaşındayken karar vermişti futbolcu olmaya, çocukluk kahramanlarının yürüdüğü yoldan gitmeye. İşte o kahramanlardan ilham alarak SC 1960 Münih’te top oynamaya başladı. Oturduğu evin karşısında idmanlara gidiyordu. Yeteneği de erken yaşta fark edildi. Aslında Franz’ın gönlünde yatan kulüp şehrin diğer takımı olan 1860 Münih’ti.
İnsan hayatında bazı kırılmalar vardır, dönüm noktaları “ya tarih yazarsınız ya tarih olursunuz”. İşte Beckenbauer’de öyle bir noktaya gelmişti daha 13 yaşındaydı. Oynadığı kulüp, altyapısını dağıtma kararı almıştı. Tesadüf bu ya oynadığı kulübün son maçlarından biri de gönlünde yatan 1860 Münih maçına denk geliyordu. Franz iyi bir performans gösteriyor ancak maç sonrası takım arkadaşlarını dahi şaşırtan bir cümle kuruyor: Hepiniz 1860’a gidebilirsiniz, ben Bayern Munih’e gidiyorum.
Beckenbauer, 2006 Dünya Futbol Şampiyonası Organize Komitesi Başkanı Franz Beckenbauer, Berlin Basın Merkezi'nde açıklamalarda bulunmuştu
1965-77 yılları arasında kesintisiz olarak bu takımın formasını giydi. Kulübüyle birlikte oynadığı ilk sezonda Bundesliga’ya yükselme başarısı gösterdi. Buradaki koçuyla çok özel bir bağ kurdu ve gösterdiği performansla 20 yaşını doldurmadan milli takıma çağırıldı.
Bayern Münih’le o kadar çok kupa kaldırdı ki tek nefeste söylenemeyecek kadar güç.
Kırmızılılar ile dört kez Almanya şampiyonu, dört kez Almanya Kupası şampiyonu, üç kez Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonu, bir kez Avrupa Kupa Galipler Kupası şampiyonu ve bir kez de Kulüp Dünya Kupası şampiyonu oldu.
Tabii şimdi bunları söylemesi kolay ancak özellikle Milli Takıma çağrıldığı zaman hakkında çok da iyi şeyler söylememişler. O dönem basın tarafından çok eleştirilmiş ve “O bir çaylak, Milli Takım’da ne işi var” tarzında eleştirilerde bulunmuşlar. Tabii bir günde Kaiser olunmuyor. O yüzden özellikle İngiltere’de düzenlenen 1966 FIFA Dünya Kupası‘nda yıldızlaştı. İşte burada yıldızlaşınca ona bir şey demeleri gerekiyordu. “Kral” ve “Prens” lakapları mevcuttu. Daha farklı bir şey olmalıydı. Bir gazetecinin ona “Kaiser” demesiyle artık o Almanya’nın ve Dünya futbolunun İmparatoruydu…
Bir imparator yenilikleriyle öne çıkar ya, Kaiser’de defansif rolündeki ustalığının yanı sıra futbola yeni bir mevki kazandırmıştı: libero. Franz, modern futbolda bu mevkiyi deneyen ilk futbolcuydu. Oyunu defanstan kurup goller atıyordu ve bunu ilk keşfeden oydu. Zaten onun için eski futbolcu Sir Bobby Charlton da “en önemli özelliği olağanüstü bir önseziye sahip olmasıydı” diyor. Takım arkadaşı Karl Heinz Rummenigge de “Hayatım boyunca onu eleştiren hiç kimseyi görmedim. Hem saha içinde hem de dışında.
Yani sahada gerçek bir imparator var desek yanılmış olmayız. Ancak Bundesliga futbolundan sıkılmıştı Franz ve takımdan ayrılma kararı almıştı. Atlantik’i geçerek New York Cosmos’la anlaşarak başka bir kıtada yeteneklerini sergileyecekti.
O sene Beckenbauer ve Brezilyalı yıldız Pele’nin gelişi Cosmos’un popüleritesini tavan yapmıştı. O yazdan çok memnun olduğunu söylüyor Franz, New York Cosmos’la beraber 3 kez Kuzey Amerika Futbol Ligi şampiyonluğunu kazandı.
Brezilyalı futbol efsanesi Pele (solda) ve Beckenbauer
New York’ta geçen 4 yılın ardından Beckenbauer evine dönmek istiyor, çünkü herkes bir gün evine döner. Ülkesine dönünce altyapıyla beraber neredeyse 20 yılını verdiği Bayern’e dönmesini beklediniz değil mi? Ancak Beckenbauer Hamburg’un yolunu tuttu.
Hayat her zaman düz bir çizgide gitmediği gibi Franz için de gitmedi. Efsanenin, Hamburg’daki 2 sezonu sakatlıkla geçti ve kariyerinin bitme noktasına geldiği görülüyordu. Futbolda sayılı günleri kalmıştı.
Ancak o futbolu bıraksa da futbol onu bırakmıyordu. Bu sefer kramponlarını çıkarıp kravat takmıştı. İmparator 1984’te Batı Almanya teknik direktörlüğünü eline aldı. Ve 1990’da teknik direktörken bir kupa daha kazanarak adını tarihe altın harflerle yazdırdı.
Alman futbolunu eşi benzeri olmayan bir şekilde şekillendiren popüler bir uzmandı. 2 Ballon d’Or, 4 Yılın Futbolcusu, 1 Dünya Kupası, 1 Avrupa Şampiyonu, 3 Şampiyonlar Ligi, 5 Bundesliga, 1 Kupa Galipler Kupası, 4 Almanya Kupası, 1 Kulüpler Dünya Kupası kazandı.
Tüm bunların yanı sıra hayat her zaman gül bahçesinde yürümeye müsaade etmiyor. Kupa kaldırmaktan, yıldız olmaktan ailesine pek fazla vakit ayıramamıştı İmparator ve onun yolundan giden oğlu Stefan’ı 46 yaşında kaybetmişti. Belki de Franz’ın en büyük yenilgisi, aldığı en ağır darbe buydu…
Franz Beckenbauer, asla kaybetmek istemez, onu kimse geçemezdi. İsmi filmlere bile konu olmuştu: Senaryosunu Sadık Şendil’in yazdığı, Orhan Aksoy’un yönettiği 1978 yapımı Neşeli Günler filminde “Ziya’yı” yani Şener Şen’i hatırlıyorsunuzdur.
“En iyi jilet budur. Dünyanın bütün meşhurları bununla tıraş oluyor. İngiltere Kralı, rahmetli Başkan Kennedy, Taçsız Kral Pele, Beckenbauer, Kaleci Maier, Nadia Comaneci, Brigitte Bardot, Fenerbahçeli Cemil... Hepsi şöhretlerini bu bıçağa borçludurlar. Evet, denemesi bedava, hem de hiç para vermeden.”
Alman efsanesi, futbol dünyasına armağan edilen büyük bir yıldızdı ve ‘gerçek’ bir imparatordu.