Halime Gürbüz

Hani akşam vakti sokaktasın... Yağmurun sadece mevsimle değil, yalnızlığınla da soğuduğu bir akşam vakti...

Gözümüzü temizlemek ve göz üzerini nemlendirmek için göz kırparız. Hayatımız boyunca yaklaşık dört yüz on sekiz milyon kere hem de... Sıradan bir beden rutini olsa da aslında pek arızalı, pek tehlikeli bir eylemdir. Aç kapa, aç kapa, Mors alfabesi gibidir. Her göz kırpış ayrı anlam içerdiğinden dikkatli tatbik etmek gerekir.

Bir dönem şüpheli paket paranoyası vardı hepimizde. Nerde sahipsiz poşet koli görsek "hepimiz öleeceez!" çığlıklarıyla kaçışırdık. Bomba imha ekipleri patlatırdı, bazen tarhana saçılırdı, bazen don fanila.

Formülü: (Milyon miligram minyon) Tam olarak bilemem, ancak mühendisliğe kadar okuyabildik. 'Rabbim ne güzel yaratmış' deyip, çay ve içli köfteden sonra yeryüzüne en güzel armağan olarak kabul edilmelidir.

Bir zamane genci, zamane ilişkisinin gerekliliklerini yerine getirir. O, son akşam yemeğidir ve olaylar gelişir...

"Ev kızı" ile "kız kurusu"nu eş anlamlı algılayan tüm zihinlere armağan olsun; Dünya başına yıkılmıştı. "Kız Kurusu'sunuz" dedi doktor!..

Uyumaya çalışırken beyinde zonklayan saat tik takları, açılmayan Şam fıstığı, musluktan damlayan su pıt pıt pıtt'ı... Bu ve benzeri minik detaylar insanı sinir ediyor. Küçük, önemsiz gibi görünen şeyler kimi zaman kişiyi nefret edecek derecede rahatsız edebilir, çileden çıkarabilir hatta akıl sağlığı üzerinde kolbastı oynayabilir.

Aşk rüzgar gibidir, nereden eseceği bilinmez" demiş Balzac. Doğru da demiş; ikisinin ortak çok noktası var... Aşk, rüzgar gibidir; çarpar, sersemletir. Hatta ne kadar sertse o kadar savurur... İkisine de kapılıp gitmek ister insan...

Bu hafta bir ilk yaşandı. Fenerbahçe Manisaspor karşılaşmasında seyircisiz oynama cezası bulunan Fenerbahçe tribünleri Futbol Federasyonu'nun kararıyla bayanlara ve on iki yaş altı çocuklara açıldı. Kırk bin küsur biletli bayan taraftar... Maçın başlamasına dakikalar kala nefesler tutuldu, rimeller sürüldü, yaşı ilerleyenlerde botoks gözlendi, ortam gergindi...

Sıradan bir anne, sıradan bir yaramazlık yapan oğluna terlik fırlatmaktaydı... Aynı anda ama farklı bir yerde; "Bizi resmen tehdit ediyorlar!" diye gürledi amiral, elindeki içe hilal yapmış terliği masaya vurarak...

Sadece ben değil birçok insan, manasız hareketler silsilesini yinelemekte. Alt geçitten geçerken kornaya, sonbaharda kuru yaprakların tam üzerine basamak gibi sebepsiz ama bir kere yapıldı mı yinelenen, "neden yaptım ben bunu?" dedirten hareketler...

Erkekler yaya yayıla kilo alırken, beş yüz gram fazlalığı bile dankadanak yüzüne vurulan kadınların sendikası 'Şişmanladın SEN' bu adaletsizliğe karşı durarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu.

California Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma sonucunda; kırık kalbin gerçekten ağrıdığı, insanın canını acıttığı ortaya çıktı.

İş başvurusu, öz geçmiş yollanması, randevu derken işe alınmaya bir kala mülakat yapılır. İşverenin süzen bakışları, oradan buradan toplama sorulardan mamul sözde kişilik analiz testleri, Amerikan film repliklerinden devşirme cümleler ve klişe mülakat soruları...

Hazır bayram bitmişken konuya girelim; el öpme geleneklerimizde büyüklere saygı ifade eden bir merhabalaşma biçimi. Örf âdet bir yere kadar ama zorlamayla da olmuyor işte! Ben pek hoşlanmıyorum.

Yaklaşan Ramazan Bayramı öncesi izinsiz hazır SMS üretimi yapan örgütlere karşı önlemlerini artıran Polis, Çerkezköy'de bir eve düzenlediği operasyonda çok sayıda hazır bayram tebriği ele geçirdi.

İnsan bazen çocukluğunu özlüyor... Gözünü açar açmaz umut solumayı, hayatın içinde bir şeylere heyecanla, coşkuyla, hiçbir şeye aldırmaksızın kendini kaptırmayı, özlüyor mesela. Katıla katıla gülmeyi, elini duvara sürterek yürümeyi... Ödev, sınav, final, iş, aş, aşk, acı, hırs, rekabet'in olmadığı, en büyük bombanın sınıftaki Ali'nin Ayşe'yi seviyor olduğu, kaçtığın tek şeyin ebe olan arkadaşın olduğu zamanları özlüyor...

Ramazan manileri, eski ramazanların önemli özelliklerindendi. Anonim halk şiirinin en küçük nazım biçimi olan bu maniler sahurun habercisi ramazan davulcularının nesilden nesile söyleyerek taşıdığı deyişlerdir.

Dünyaya isli camlar arkasından bakmayı reddedenler olsa da güneş gözlüğü, güneşin zararlı ışınlarından narin retinamızı koruyan, gözü kısmaktan ve dahi kırışmaktan kurtaran pek faydalı bir buluş. Fakat günümüzde daha ziyade aksesuar sayılmakta. Ve şimdi söz, bu şık solar kalkanların kullanımında dokuz kusurlu hareketi açıklamak üzere Optik ve Fiberoptik uzmanı Işıl Şugözükırpıştırma'da;

Ev halkında genel eğilim; 'Ben yedim Allah arttırsın, sofrayı kuran kaldırsın' yönünde olduğundan, bulaşıklarla kalakalıyorsun sofrada! Acı ve sancılı bir durum, hele de iftar sonrası mayışıklığında.