Ramazan manileri, eski ramazanların önemli özelliklerindendi. Anonim halk şiirinin en küçük nazım biçimi olan bu maniler sahurun habercisi ramazan davulcularının nesilden nesile söyleyerek taşıdığı deyişlerdir. Öyle ki, ramazanın on beşinden sonra ramazandan ziyade bahşiş toplamaya yönelik konuları içeren maniler için kahvelerde yarışmalar da düzenlenirmiş... Yarışmaya katılacak olanlar yüksek bir yere oturur ve yarışma başlarmış. Manicilerden biri "ayak" atar, yanındaki hemen o ayağa uygun cinaslı bir beyiti okumak zorunda kalır, bunu gerçekleştiremediği an saf dışı olurmuş... Geçmişin manileri bugün kültürel değerlerimiz arasında birer 'anı' olarak var olmaya çalışıyorlar. İşte manilerden hâlâ akılda, kenarda, davulcuda kalanlar... Arnavut'musun Tatar'mısın Ekşili çorba yapar mısın Sana davul çalıyorum amma Acaba sen oruç tutar mısın Bu aya sultan ay derler Kaymak ile baldan yerler Ezelden âdet kılınmış Davulcuya bahşiş verirler. Cebimin ağzı dardır İçinde şeker vardır. Sabreyle aman gönül, İftara neler vardır? Eski cami direk ister Söylemeye yürek ister Benim karnım tok ama Arkadaşım börek ister Ezanlar hep okundu İftarlığım lokumdu Aç karnına çok yedim Bana biraz dokundu! Tepsiler dizi dizi, Dâvete bekle bizi, Adresi iyi yaz ki, Kolayca bulam sizi Sahur vakti emîndir. Hoşaf suyu serindir. Aman eli çabuk tut Yetimi sen sevindir. Bak geldi etli dolma, Çok yiyip göbek salma. Üstüne bir kahve iç, Terâvihe geç kalma! Yaram derindir eşme. Aman derdimi deşme, Sahurda börek yoktu. Gözlerim oldu çeşme. Seni pek seçemedim Sıcak çay içemedim Başka yemek çoksa da Kaymaktan geçemedim Var hânene selâm et! Hâlin olsun selâmet, Son günler yaklaştıkça, Çoğalır oldu dâvet. Geldi mâh-ı ramazan, Durmadan sevap kazan, Sizden duâ bekliyor, Bu mânileri yazan... > Ninem diyor ki; Açlıkla tokluğun arası yarım yufka.