Rahim Er

Hemen her belediye başkanının işi kolay değildir. Ama Antalya belediye başkanının işi daha da kolay değildir. Birçok belediye yalnızca kendi hudutları içindeki insanları memnun etmek durumundadır.

Geçen Çarşamba akşamı Trabzon'dan ayrılmadan evvel Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu ve bir dost çevre ile birlikte aynı sohbet meclisini paylaştık. Son dönem yazı ve konuşmalarımızda üzerinde sıkça durduğumuz fikir, malumlarınız olmalı.

Yeşili alem edinmiş unvanını, çayını ve Sarıkamış'taki kahramanlığından haberdar olduğumuz Güneysu ilçesi dışında maalesef pek fazla bir tarafını bilmediğimiz Rize'ye akşamın koyuluğunda girdik. Aslında bu ziyareti eski vali Kasım Esen zamanında kararlaştırmıştık.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyetinin çok yüksek oyla seçim kazanarak iktidara gelmiş bir Başbakanıdır.

Salı ve çarşamba Karadeniz'deydik. Osmanlının Bahr-ı siyah dediği bu iklim, İstiklal Harbinde cansiperâne bir mücadele vererek azgın bir saldırıyı def etti.

Barack Obama, "Huseyn" orta adını kullanmaktan çekinmedi. İlk telefon görüşmesini Mahmud Abbas'la yaptı. İlk icraatı -bugünün Gulag Adası- Guantanamo'yu kapatmak oldu.

Nazım Hikmet'in kabrinin nakledilmesi konuşulduğu günlerde alttan alta bir fikir daha dile geliyordu. "Vahideddin de Şam'dan getirilse..." Vahideddin daha "Sultan Vahideddin" değildi. Hâlâ haindi. Hâlâ vatanı satmıştı. Onun için teklif aleni konuşulmuyordu. Şimdi bu yalanların ipliği pazara çıktı.

Yakın günlerde Nazım Hikmet'e vatandaşlık verildi. Ona vatandaşlık verilmesi şaire bir şey kazandırmadı. Sevenlerinin gözünde yerini daha büyütmedi veya küçültmedi. Bir hükümet kararıyla iç barış için bir adım atılmış oldu. 12-13 yıl önce Nazım'a dair bir başka konu tartışılıyordu. Çok hararetli hakaretler yaşanmaktaydı. Kabri Türkiye'ye nakledilsin veya nakledilmesin.

Cumhurbaşkanı ne Çankaya noteridir. Ne Çankaya'nın şişmanı. Ne de muhalefet partilerinin bıraktığı boşluğu tek başına dolduran bir parti başkanı.

Yasama, yürütme ve yargı mümessilleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün riyasetinde bir araya geldiler. Aynı masa etrafında oturan mümtaz zevatın istisnasız tamamının yüzü gülüyordu. Halbuki bunlardan bir kısmı, daha dün kamera önlerinde, mikrofon başlarında kavga etmekteydiler.

Barack Obama, başkanlık merasiminde yaptığı konuşmada bugün Amerikan toplumunun kaydettiği paylaşma olgunluğunu ifade için dünkü aile hayatına atıfta bulundu.

İsrail, Gazze'yi yerle bir etti. İki bine yakın ölü, binden fazla yaralı var. Yirminin üzerinde camiyi bombalayarak enkaz haline getirdi. Sağlam bina neredeyse yok. 21. asrın en büyük zulmü bu olsa gerek.. Başlangıç sebebi şu. Filistin ateşkese uydu fakat Olmert hükümeti kapıları açmadı. Üstüne üstlük bir de Gazze tarafını vurdu. Hamas kuvayı milliyesi bir iki çakar almaz füzeyle karşılık verince de İsrail silahları 3 hafta ateş kustu.

Netice, Türkiye'nin zaferidir. İsrail'i ateşkese mecbur bırakan, Filistin'i ikna eden Türkiye'dir Ahmet Davutoğlu, bu mealde konuşuyor. Elbette böyle. Türkiye halkı, hükümeti ve devletiyle tarihî misyonuna uygun fevkalade bir mücadele vermiştir. Başbakan Erdoğan, dünya kamuoyu önünde fiilen Filistin'in sözcülüğünü yaptı.

İsrail'in Filistin katliamı zamanlaması itibariyle son derecede dikkat çekicidir. Dünya, ekonomik kriz şaşkınlığını yaşarken başladı. Aynı kriz, daha düşük şiddette olsa da Türkiye'yi de sarsmaktadır. Diğer taraftan Türkiye'de dikkatler mahalli seçimlere odaklanmıştır.

Günlerdir "soykırım" kelimesini kullanmamak için direnmekteyiz. Ağır bir itham. Sarfından sürekli imtina ettik. Cinayet dedik, katliam dedik, imha dedik, vahşet dedik. Ama şu gelinen noktada İsrail'in yaptığını ancak ve yalnız jenosit/soykırım kelimesi izah edebilir. Adını doğru koymak lazım. Soykırım bu değilse nedir?

Dünyada hukuk varsa, adalet varsa, Ehut Olmert, işlediği insanlık dışı suçlardan dolayı mahkemeye çıkartılmalıdır.

Şimdi tekrarlayacağımız cümleyi ilk yazdığımızda 28 Şubat sürecinde olduğumuzdan yadırganmıştı. Şunu diyorduk: Türk Silahlı Kuvvetleri, sadece Türkiye'nin değil İslam Dünyasının da koruyucusudur. İfrat hareketlerin yaşandığı o günlerde böyle bir fikri dile getirmek kolay değildi.

Onlar, devrine göre Haçlı'dan Siyonist'e kadar farklı ad alırlar. Müşterek hususiyetleri emperyalist olmak. Mehmet Akif'in "Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela" dedikleri. İsrail, Olmert eliyle bu namert katliamı fütursuzca, vicdansızca, insafsızca, tanrı tanımasızca yaparken dünya üçe ayrılmış bulunuyor.

Türkiye, rolünü unutmamalı, dikkati dağılmamalı. Ergenekon olayları, tahmin edilmeyecek çapta büyük dalgalar halinde devam ediyor. Fakat hadise yargıdadır. Kimse peşinen mahkum değil. Suçlu-suçsuz hükmünü mahkemeler verecektir. Ama hukuk herkes için bağlayıcı.. Hiçbir vatandaş sorumsuz, lâyüsel değil. Şeriat gerekirse parmak keser.

Ankara, tarihinin en hareketli günlerini yaşıyor. Ortak görüş şu: Bu bir sıradan dalga değil, bu bir dev dalga.