Sadık Söztutan

Ne doğru dürüst bir oyun planı, ne baskı, ne hırs… Dick Advocaat kariyerine inat, çaptan düşürüyor Fenerbahçe’yi...

Arena’daki ilk derbinin senaryosu harika yazılmıştı. İki takıma da yakışan bir mücadele ve skor...

Ligde ve Avrupa’da yenilmeyen, özellikle UEFA Ligi maçlarında fırtına gibi esen Osmanlıspor, tam bir baş belası takım… Her hattında hangi tip oyuncuya ihtiyaç varsa, ondan var! Özellikle hücum hattı, deplasman maçlarına göre kurgulanmış gibi…

Maç değil, Gogol’ün “Ölü Canları” kitabının canlandırılması sanki... Malum, kitap “bir insanın hırsı uğruna neler yapabileceğini, sapacağı yolları ve eninde sonunda foyasının ortaya çıkacağını” anlatıyor. Bütün goller “ölü toplardan” geldi.

Oynadığı takımlarda istikrar abidesi olan Durica, tecrübesiyle Süper Lig’in kalburüstü oyuncularından biri olacak.

Bu maçın adamını seçmek zor; iki devrede iki müthiş kurtarışla Fransa’yı maçta tutan Lloris mi desem, ikinci yarıda oyuna girip maça ağırlığını koyan Coman mı, Payet mi, iki golün sahibi Griezmann mı?

Hırvatistan yenilgisi sonrası “Bizim seviyemiz bu” diyen teknik adamın oyuncuları ne yapsın? En kritik maç öncesi ayrılık sinyali veren hocanın futbolcusunun kafası karışmaz mı?

İspanyollar defansıyla yüklendi Çek kalesine… Savunma dörtlüsünün tamamı, Alba, Ramos, Piqeu, Juanfran rakip ceza sahasında topa vurdu. Gol de bir defans adamından geldi zaten…

Kabul edelim ki maçın toplamında bizden üstündü Hırvatlar; bir golleri, iki direkten dönen topları ve birçok pozisyonları var.

Vodafone Arena Düğün Sarayı’ndaki Beşiktaş gecesinde “gol atmayan kalmasın beyler” dercesine Marcelo’dan gelen goller… Ardından Gomez’in krallığını taçlandırması…

Türk futbolunun en kariyerli kalecisi en başarılı çalıştırıcısı, en çok futbolcu yetiştiren hocasının artık şampiyonluk payesi de var

Sezonun toplamında oynadığı futbolla herkesin beğenisini kazanan Beşiktaş ve Şenol Güneş’in havalara zıplamasına 4 puan kaldı.

Van Persie… Attırdığı ve attıklarıyla birinci sınıf… Hele o, dar alandaki bilek hareketleri… Gitmese şu adam…

Maç öncesi herkes Fenerbahçe’nin kazanacağını biliyordu. Ama bu kadarını sanırım kimse beklemiyordu

Sow’u Başkan, Caner’i Pereira göndermişti… Taraftar durur mu, onlar da Diego’yu gönderiyor…

F.Bahçe’nin törpülenmiş umutlarını, bu kadar fırsatı yakaladığı bir maçta tüketmesi akıl alır gibi değildi. Birilerine yol göründü sanırım…

Hak eden ilk golü attı. Hak eden kazandı. Sonu ve sonucu Arena’ya yakıştı!

Ligin bitimine daha 7 maç varken 3 puanlık fark için Fenerbahçe’yi yarıştan koparanlara, yönetimiyle teknik direktörüyle Beşiktaşlı olan Kasımpaşa’nın bu galibiyeti onurlu ve okkalı bir şamardır!

Fesat görüşe göre “Trabzonspor, Fenerbahçe yerine Beşiktaş’ın şampiyon olmasını ister ve ona göre bir futbol oynar.” Öyle mi oldu peki?

Kupanın en heyecanlı ve çekişmeli maçlarından birini seyrettik. Üç aylık bir cendereden kurtulmuş gibiydi Galatasaraylı oyuncular...