Narinler ölmesin diyoruz ama…

A -
A +

Sekiz yaşındaki Narin Güran’ın hunharca katledilmesinden dolayı 85 milyonun vicdanı kanıyor!.. Narin gibi sayısız masum çocukların başına aynı felaket geldi. İnsan kılığındaki canavarların vahşeti dehşet verici!..

 

 

 

Üç haftadan beri toplum talihsiz Narin’in haberleriyle yatıp kalkıyor… İlk günden beri herkesin üzerine çöken endişe, sonunda acı gerçek olarak karşımıza çıktı maalesef. Hunharca öldürülen zavallı Narin’in bedeni de aynı vahşetle saklanmıştı. Katil veya katiller, birlikte plan yapıp insanlık dışı suçlarını daha da ağırlaştırmıştı. Yirmi küsur günden beri, gazete ve televizyonlar; sosyal medya ve iletişim adına hangi mecralar varsa hepsi seferber olmuş vaziyette, Narin’in kaybolması ve öldürülmesiyle ilgili yayın yapıyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yaptığı açıklamaya göre, beş milyon civarında paylaşım dolaşıma girmiş. Paylaşımın yapıldığı adreslerin yaklaşık yüzde kırkı “Bot” hesaplar… Buna göre dolaşımdaki bilgilerin hangi seviyede, yalan-yanlış üfürmelerle insanların zihnini ifsat ettiğini varın siz hesaplayın! Hâlihazırda en fazla ön planda olan Narin’in öldürülmesi. Ama her gün, toplum başka bir veya birçok yıkıcı haberle sarsılıyor. Ya bir kadın cinayeti veya çocuklara karşı işlenen vahşet veya yetişkin insanların uluorta katledilmesi… Daha bir ay olmadı, baba olacak bir kişi dört çocuğunu kurşuna dizerek, üçünü öldürdü, birini de yaraladı ve sonunda kendisi de intihar etti. Bu şekilde aile içi toplu katliamlar son yıllarda o kadar ürkütücü boyutlara vardı ki, anlatılması hiç mümkün değil. İnsanlar âdeta bir cinnet döneminden geçiyor…

 

Bakar mısınız, Kahramanmaraş’ta bir bardak su isteyen talihsiz kişi, altı tane insan suretindeki canavar tarafından sopalarla dövülerek öldürülüyor!.. Üvey babaanne olacak yaşlı kadın, torununu balkondan yere atıyor. Bunları konuşurken, Tekirdağ’da, insanları iliklerine kadar titreten bir çocuk istismarı haberi kâbus gibi toplumun üstüne çöküyor… İstanbul Sultanbeyli’de, sırf ucuz fiyatla ekmek sattıkları için, bakkal dükkânında baba ile kızı, bir cani tarafından hayattan koparılıyor. Daha birkaç gün önce, İstanbul’un Sultangazi ilçesinde; otuz sekiz yaşındaki bir kuyumcu, altı tane "hayvan" tarafından başından vurularak öldürüldü ve dükkânındaki bir kilo altını gasbedildi. Geriye doğru gidersek, istisnasız her günü zehir etmiş böyle felaket haberlerini dehşetle görürüz. İzmir’de iki kişiyi bıçakla öldürüp gasbeden vahşi canavar, meğerse seneler önce aynı şekilde bir başkasını öldürerek gasbetmiş. Bu katiller nasıl olur da toplum içinde elini kolunu sallayarak dolaşabilir! Emniyet kuvvetleri her gün onlarca operasyon yapıp yüzlerce aranan kişiyi yakalıyor. Bunlar nasıl bir hukuki süreçten geçiyor? Toplumu tehdit eden suç ve suçlu oranı tek kelimeyle ürkütücü boyutlarda. Daha çok Latin Amerika sokaklarında görmeye alışık olduğumuz motosikletli sokak çeteleri, şehrin göbeğinde insanları veya vitrinleri kurşunlayıp kaçıyor… Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz böyle? Bu insanlar nasıl bu hâle geldi? Bunların ıslahı mümkün müdür? Gelecek nesillerin hâli ne olacak?

 

İşte böyle ortamlarda zavallı Narinler, Ecrinler, Leylalar ve diğerleri tüyler ürpertici vahşetlere kurban gidiyor. İnsanlar yirmi küsur günden beri Narin’in kim tarafından ve nasıl öldürüldüğünü öğrenmeye çalışıyor. Yapılan açıklamalar ve uygulanan işlemlerden, Narin Güran cinayetinin aydınlatılmasında işin sonuna gelindiği anlaşılıyor. Elbette Narin bir daha geri dönmeyecek. Lakin hiç olmazsa adalet yerini bulsun. Toplum bunu bekliyor. Sergilenen böyle vahşetler karşısında, bazı insanlar yüreğini soğutmak için, idam cezasının tekrar getirilmesini istiyor. Hapis cezası, ağırlaştırılmış müebbet de olsa, yeterli görülmüyor. Evet, idam cezası hapse göre daha etkili olabilir. Fakat unutmayalım idamın olduğu zamanlarda da vahşi cinayetler durmadı. Bugün pek çok ülkede idam olmasına rağmen, suç oranlarında gerileme görülmüyor. Demek ki başka bir durumla karşı karlıyayız...

 

Narin’in katledildiği Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı köyde ve bölgedeki diğer yerleşim yerlerinde, sosyolojik yapıdan, kapalı toplum şartlarından kaynaklandığı dillendirilen olaylar, şehirlerin varoşlarında da cereyan ediyor. Demek oluyor ki, hadiseleri tek bir açıdan ele almak yeterli değil. Dolayısıyla sosyal medyadaki akla ziyan izahlar, yorumlar, toplum olarak yüz yüze geldiğimiz tehlikeli vaziyetin anlatımında, asla bizi doğru noktaya götüremez.

 

Artan kadın cinayetleri keza belli şablonlarla izah edilmeye çalışılıyor ki, hayatın gerçeklerine bakıldığında, bunun kesinlikle doğru teşhis olmadığı meydanda… Gelişmiş diye tanımlanan ülkelerdeki kadın cinayetleri, “geri” diye küçümsenen ülkelerden çok daha fazla. Keza dünyada giderek yaygınlaşan ve yaygınlaştırılmak için her türlü alçakça metodun devreye sokulduğu, cinsî sapıklık ve pedofili sapkınlığının en büyük teşvikçileri, aşırı zenginlik içinde debelenen ve çoktandır insanlıktan çıktıkları konusunda şüphe bulunmayan güruhtur. Bunlar bütün dünyayı kendi aşağılık yaşantısına alet etmek için, devletlerin kanuni düzenlerini değiştirmek de dâhil her yola başvuruyorlar. Ve ne yazık ki istedikleri sonuçları da alıyorlar. Çalakalem ahkâm kesenler, dünyadaki gelişmeleri doğru okumaya çalışsa daha yararlı bir şey yapmış olacak. Ama öyle bir niyetleri yok!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Aişe12 Eylül 2024 08:30

Allahü teâlâ razı olsun Efendim