İstanbul'dan "S. E." rumuzlu okuyucumuzun sorusu şöyle: "Sahte evrak tanziminden dolayı yargılanıyorum. Af kapsamında mıyım değil miyim? Nasıl hareket etmeliyim?" Cevap: Halk arasında af kanunu olarak bilinen ve asıl ismi Şartla Salıverilme, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun, 4616 Sayılı Kanun olup, 22.12.2000 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanuna göre, bu kanunun uygulanabilmesi için 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenen bir suç ile yargılanmak esastır. Yani, 23 Nisan 1999 tarihinden sonra işlenen bir suçtan dolayı, bu kanundan istifade imkanı yoktur. Bu kanunun 1/5. maddesinde hangi suçların bu kanun kapsamı dışında tutulduğu açık olarak belirtilmektedir. Okuyucumuzun sahte evrak tanzimi ile ilgili TCK 339 ve 345. madde suçları da bu kanun kapsamı dışında tutulmuştur. Bundan dolayı, okuyucumuzun şu gün için bu kanundan istifade etmesi imkan dahilinde değildir. Ben de isterim... Bu kanunun çıkış amacı tartışılır olmakla birlikte, mevcut ve yürürlükte olması nedeni ile, kapsam dışı kalan vatandaşların da bu kanundan faydalanmak isteme noktasında, hukuki hakları bulunmaktadır. Şöyle ki; 1982 Anayasasının 10. maddesinde, kanun önünde eşitlik ilkesini; 13-15. maddeleri bir hakkın sınırlandırılmasını, 40. maddesi ise bir hakkın korunmasını düzenlemiş bulunmaktadır. Bu hükümler nazarı itibara alındığında, bu af hakkından, diğer suçları işleyenlerin de faydalanmak isteme noktasında hakları olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunun için, mahalli mahkemelerde ANAYASAYA AYKIRILIK iddialarında bulunulması esastır. Bu aykırılık talebi, mahalli mahkemeler tarafından ciddi bulunursa, dosya Anayasa Mahkemesi'ne gönderilir. Bunun için, yürütmenin durdurulmasını istemek de mümkündür. Anayasa Mahkemesi konuyu, usul ve esas nedenlerden dolayı inceleyecek olup, bu konuda kararlar verecektir. Bu kararlar makable şamil olarak uygulanmaz. Ancak, Resmi Gazete'de gerekçesi yayınlandığı tarihten itibaren uygulanabilir olacaktır. Kimi affediyorsunuz? Kamu vicdanında şu şekilde bir yaklaşım da söz konusudur. Şahsa karşı işlenen bir suçun, af hakkı da o şahsa ait olmalıdır. Devlete karşı işlenen suçun da af hakkı devlete ait olması gerekir. 4616 Sayılı Kanun ile, devlete karşı işlenen suçlar açısından af getirilmemiştir. Bunlar af kapsamı dışında tutulmuştur. Ama bir şahsa karşı işlenen suçlardan dolayı, suça maruz kalan kişinin inisiyatifi dışında af imkanı getirilmiştir. Mesela, Ali'yi Kaya bıçaklamış olsa. Ali' affetmese dahi, bu kanun ile Kaya affedilmiş olmaktadır. Bu ise kamu vicdanını yaralamıştır. Bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. Ama, bu hüküm kanun haline geldiği için de, artık herkesin bu kurala uyması gerekir. Zira, hukuk kurallarına uymamak vatandaşlık görevinin ihlalidir. Bu ise, kaos ortamını oluşturur. Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur. Bundan dolayı, şahsi dava/kamu davası düzenlemesinin yeniden gözden geçirilmesini, şahıslara karşı işlenen suçlardan dolayı, şahsi af imkanının sürekli olarak verilmesini, yasama organından talep ediyoruz.