Anadolu'dan dünyaya yayılan lezzet: Fındık

A -
A +

Fındık bazı kaynaklara göre Orta Asya’dan Karadeniz sahillerine göçler yoluyla Türkler tarafından getirilmiş, daha sonra da Avrupa’ya götürülmüş. Tarihe ‘kutsal’ bir yemiş olarak geçen fındığın yeri çok başka...

 

 

 

Fındık sözcüğü, Antik Çağda Karadeniz’in adı olan “PONT EXİNUS”tan türetilen “PONTİK” sözcüğünden meydana gelmiştir. Plinus’da Pontos kıyılarından getirildiği için fındığa “PONTOS CEVİZİ” denildiğini kaydetmiştir. Fındık, Doğu Karadeniz’den Akdeniz, Orta Doğu ve Avrupa ülkelerine adını da beraber getirerek yayılmıştır. Fındık sözcüğünün; Farsçası “FONDUK”, Arapçası “BUNDUK”, Latincesi “NUX”, Almancası “HASELNUSS”, Fransızcası “NOİSETTE”, İngilizcesi “HAZELNUT”, Rumcası “LEPTOKARİON”, Ermenicesi “KALİN”, Tatarcası “ÇİTLEVÜK”, eski Yunancası “FUNDUKİ”, İtalyancası “NOCCİOLA”, İspanyolcası “AVELLANA”, Portekizcesi “AVELLA”, Rumencesi ise “ALUNA”dır. Fındık kültürünün Türkler arasında yayılmasının üç devre içerisinde olduğu bildirilmektedir. Birinci devre, Türklerin Orta Asya’da oldukları devredir. Orada fındığa “KOSIK” ya da “KOSUK” denilmektedir. İkinci devre, Batı Türklerinin fındık için “ÇETLEVÜK” sözünü kullandıkları devredir. Üçüncü devrede ise Anadolu Türkleri fındığı Arap etkisiyle “bunduk” ve bundan değiştirerek “FINDIK” şeklinde adlandırmıştır.  Türk kaynaklarında fındık ağacından söz edilen en eski eser Uygur Destanı’nın İran rivayetidir: “Tuğla ve Selenga ırmaklarının birleştiği yerde bir kayın ve fındık ağacı arasında bulunan bir dağ kabardı ve yarıldı. İçinden beş çocuk çıktı.” Büyük Türk Bilgini İbn-i Sina (930-1037) El Kanun Fİ’T-TIBB adlı eserinde çeşitli hastalıklarda kullanılan bir ilaç olarak fındıktan bahsetmektedir. 13. yüzyılda yaşamış olan Ispartalı Seyrani Karadeniz bölgesine yaptığı ziyaret esnasında Giresun’da bol miktarda fındık yetiştiğinden bahsetmektedir. Yine Evliya Çelebi Trabzon bölgesine yaptığı bir seyahatte “Dağlarında, taşlarında cümle ormanları fındıklıktır” diye bahsetmektedir.

 

Anadolu'dan dünyaya yayılan lezzet: Fındık

 

İLK ADRES RUSYA

 

Fındığın uluslararası ticaret malı olarak satışını gösteren ilk yazılı belge 1403 yılını taşımaktadır. İspanya kralı III. Henri, 1403 yılında Timur’a elçi gönderir. Elçi, Timur ile görüşür, Trabzon’dan İstanbul’a deniz yoluyla döner. Yolculuk izlenimlerini yazdığı seyahatnamesinde şu cümle yazılıdır: “17 Eylül 1403’te Trabzon’ dan kaptan Nicolos Cojen yönetimindeki fındık yüklü bir gemiyle 25 günde İstanbul’a gittik”. Fransa ile 1737 yılında I. Mahmut (1730-1754) döneminde ticaret antlaşması yapılır. Bu antlaşmaya göre Fransa’ya satılacak ürünler arasında fındık da vardır. Türk fındıklarının, özellikle Avrupa ülkelerinde tanınması 18. yüzyılın ikinci yarısından sonradır. 1782 yılında Rusya’ya, 1792 yılında Romanya’ya, 1875 yılında Belçika’ya fındık dışsatımının başladığı bildirilmiştir. İç fındığın ilk dışsatımı 1879 yılında yapılmıştır. 1906 yılında Sırbistan’a, 1907 yılında Almanya’ya, 1909 yılında Marsilya’ya (Fransa), 1912 yılında ABD’ye fındık dışsatımı başlamıştır. 1900 yıllarda fındığın tek üreticisi ve dışsatımcısı Türkiye’dir. İsviçreli Lui Ramber’in 5 Mayıs 1902 tarihli gezi günlüğünde fındıkla ilgili şu cümleler yer almıştır: “Sabah şafakla beraber Giresun’a geldik… İşte bugün fındık diyarındayız… Yamaçlar üzerinde, küçük vadilerin kıvrımlarında, sözün kısası her tarafta düzenli biçimde dikilmiş fındıklar görülür...”

 

EN İDEAL ORTAM KARADENİZ’DE

 

Bazı kaynaklar fındığın Anadolu’dan bütün dünyaya yayıldığını söyler. Bazı kaynaklar ise Orta Asya’dan Karadeniz sahillerine göçler yoluyla Türkler tarafından getirildiğini, daha sonra da Avrupa’ya götürüldüğünü ifade eder. Bunun için de “YAĞ TAŞI-YAĞMUR TAŞI” adlı efsane ile “BUGU TEKİN” efsanesini kanıt olarak gösterir. Fındık kelimesi Türkçeye muhtemelen Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinden sonra girmiş olmalı. Kelime daha sonra Arap dilinde “bunduk” tarzında söylenmiş ve yerleşmiştir. Başta Hıristiyanlık olmak üzere bütün dinler fındığı ‘kutsal’ meyve saymıştır. Dört bin yıl önce Orta Asya’dan getirilerek çevremizde yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Ksenofon “Onbinlerin Ric’atı” adlı eserinde kapalı şekilde fındığa değinmektedir. Fındığı Romalılar Görele’den İtalya’ya oradan da İspanya’ya ulaştırdı. Müslüman toplumlarda fındık önemli bir yer tutar. Yerleşik düzene geçilip tarım yapmaya başlanıldığından beri pek çok bitki ekilip biçilmiştir. Fındık da bunlardan biridir. Karadeniz Bölgesi’nin iklim özellikleri, fındık için en ideal ortamı oluşturur.

 

Anadolu'dan dünyaya yayılan lezzet: Fındık

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.