AZİZ İSTANBUL, CANIM İSTANBUL, GÜLÜM İSTANBUL...

A -
A +

Deprem ve kentsel dönüşüm…

 

İç içe girmiş en büyük problemlerimizden ikisi...

 

Devletimizi, 85 milyon insanımızı sarsan,

 

'Maddi-manevi' her imkânı seferber ettiğimiz,

 

'Asrın Depremi'nin yaralarını sarıyoruz ama…

 

Özellikle de 'Payitaht şehrimiz' İstanbul'da...

 

Olası bir sarsıntı ihtimaline karşı yapmamız gereken 'Kentsel Dönüşüm', beklentilerin altında kalıyor.

 

Biliyorsunuz en son Bahçelievler’de, çöken 7 katlı binanın 3 katının kaçak çıkması; bu konunun ciddiyetini bir kez daha hatırlattı.

 

Çevre ile ilgili üç projesini tanıtan Bakan Özhaseki ile açıklamasının ardından çay-kahve sohbeti yaptık.

 

Ana gündemimiz de tabii ki İstanbul oldu.

 

Riskli yapıları yenilemek için...

 

Orta vadede 485 milyar lira gibi bir bütçe söz konusu.

 

Tarihî kentte 20 kişinin omuz verdiğinde…

 

Anında yıkılacak binlerce bina varmış.

 

Özhaseki bakın diyor:

 

''Devletin enflasyonla mücadele ettiği bir ortamda, sıkıntılara rağmen dışarıdan borç para almadan, bu parayı bulmak gerçekten önemli bir şey.”

 

Kentsel dönüşümü hızlandırmak için, vatandaşlara kolaylık sağlayacak... 

 

Alternatif formülleri de anlattı, Özhaseki...

 

'Yarısı Bizden' kampanyası... 1,5 milyon lira veriliyor.

 

Bakan Bey'in hesaplamasına göre:

 

100 metrekare evin maliyeti Anadolu’da 1 milyon 250 bin lirayı, İstanbul’da ise metrekaresi 16-17 bin lirayı geçmiyor.

 

Bir de örnek verdi, Adıyaman’dan...

 

Bir depremzede devletten 3 milyon 750 bin lira almış.

 

Üzerine de 1,5-2 milyon lira kendi birikimini koymuş.

 

2’sini kıraya verdiği 3 dairenin sahibi olmuş…

 

Özhaseki temennisini de dile getirdi:

 

“İstanbulluların da bu imkânı hiç düşünmeden kullanmaları lazım.”

 

Bakan Bey yeni alınan bir alternatif karardan da bahsetti.

 

Karayolları, DSİ gibi kurumlarda çalışanlar…

 

Vakti zamanında 200 kişilik toplu siteler kurmuş, İstanbul'da.

 

Ama hepsinin miadı dolmuş.

 

Binaları TOKİ yapacak.

 

Onlar devletten aldıkları parayı, TOKİ’ye devredecek, çıkan farkını da üstlenecekler.

 

İlk uygulama Küçükçekmece’de başlıyor.

 

İhale yapılmış, kişi başına maliyet 2 milyon lira.

 

1,5 milyon lira devletten, 500 bin lira cepten.

 

Taksit taksit ödeme yapacak vatandaş.

 

Bakan Özhaseki uygulamanın sebebini de 'Teşvik etmeye' bağlıyor.

 

     ***

 

Özhaseki, belediyelerle de diyalog içinde.

 

Parti ayrımı yapmaksızın sorunları çözmeye çabalıyor.

 

En son Marmara Denizi'nde kıyısı olan belediyelerle...

 

Deniz kirliliğini önleme ve arıtma tesisleri konusunda, bir araya geldiği toplantıda önemli mesafe katedilmiş.

 

Özhaseki taleplere açık bir bakan...

 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı…

 

Hizmet yelpazesi çok geniş bir bakanlık.

 

Bakan Bey'in başını kaldırmaya bile vakti yok.

 

Allah kolaylıklar versin…

 

 

UY(MA)SAK DA OLUR!

 

 

Önce adını koyalım;

 

Erken seçim mi?

 

Seçimlerin yenilenmesi mi?

 

Anayasamızın 116. maddesine göre…

 

Erken seçim diye bir tanımlama yok.

 

Madde aynen şöyle:

 

“Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tam sayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu hâlde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.”

 

‘Erken seçim’ diye tutturan, topu halkın üzerine atan;

 

Hatta, tarih veren Özgür Özel, ne yapmak istiyor bu çıkışlarıyla?

 

Daha önce ne demişti, yeni anayasaya yönelik…

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’yi ima ederken:

 

“Anayasaya uyulmuyorken yeni anayasa yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur?”

 

Peki kendi uyuyor mu?

 

Ya da bile bile bu yola neden başvuruyor?

 

Kelime oyunlarının semeresini alabilecek mi?

 

Sadede gelirsek;

 

Cumhur İttifakı 2028 yılına kadar görevinin başında. İttifak liderleri bunu her fırsatta dile getiriyor. Meclis’teki çoğunluk AK Parti ve MHP’de…

 

İki lider "evet” demedikleri sürece sonuç alınamaz.

 

Cumhurbaşkanı da bugünkü şartlar dikkate alındığında, hiçbir zaman, seçime götürmez ülkeyi…

 

Geriye ne kalıyor?

 

Havanda su dövmek…

 

 

YA TUTARSA?!

 

 

27. dönem milletvekili Yavuz Ağıralioğlu… Ülkücü tabandan gelen bir siyasetçi. MHP, BBP’de siyaset yaptı. Son durağı İyi Parti olmuştu.  Daha sonra Meral Hanım'la da yollarını ayırdı. Sonbaharda yeni partisini kuracak...

 

Peki, bu parti siyasi yelpazenin neresinde olacak?

 

Yerel seçim üzerinden ilginç değerlendirmeler yapan Ağıralioğlu’nun ağzından aktaralım:

 

“AK Parti’ye oy veren muhafazakârların endişesi var. O muhafazakârlık endişenin bir ucu bizde. Ülkücü camianın iktidara gelme açlığı var. Bu iktidar açlığının bir ucu bizde. Dağılan İyi Parti’nin güven sorunu var. Bu güven sorununun bir ucu bizde. CHP’de PKK ve HDP’den rahatsız olan ulusal damar var. Bu ulusal damarın bir ucu bizde…”

 

Ağıralioğlu uçsuz bucaksız bir alana yelken açmış.

 

Ama sert esen rüzgâr, fırtınalardan kurtulamaz.

 

Bu kadar farklı düşüncenin bir gemide toplanması,

 

Geminin de sığınacak bir liman bulması çok zor.

 

Partileri ayakta tutan ideolojileridir.

 

İdeolojisi olmayan parti yaşayamaz.

 

Dikkatimi çeken bir vurguyu da paylaşalım…

 

Ağıralioğlu, “Tapulu seçmen” devrinin bittiğini söylüyor…

 

Burada kendisine bir hatırlatma yapalım…

 

12 Eylül sonrası partiler kurulurken…

 

Rahmetli Süleyman Demirel ne demişti;

 

“Tapulu arazime gecekondu yaptırtmam!”

 

Mutlaka partilerin bir tabanı vardır…

 

Bu tabanı da her zaman korurlar.

 

Ağıralioğlu çözümü olmayan denklem içinde.

 

Sağcısını, solcusunu, dindarını, ulusalcısını, liberalini, A'sını, B'sini bir arada tutmak; kaynaştırmak, bir potada eritmek mümkün değil,

 

Sözün özü;

 

Yeni parti göle maya çalacak gibi…

 

Ama göl maya tutacak kıvamda değil?!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.