İletişim Başkanlığı ile Anadolu Yayıncılar Derneğinin ortak organize ettiği programda asrın felaketine maruz kalan üç ilimizde hüznü, sevinci, derdi ve tasayı bir arada yaşadık.
İlk durağımız Osmaniye şehir merkezi ve Bahçe ilçesi oldu. Gaziantep’e geçerken de Nurdağı ilçesine uğradık. Ertesi gün de haritadan silinen Hatay’daydık. Hatay’a bu ikinci gelişimizdi.
Valilerden ve belediye başkanlarından detaylı bilgiler aldık. Depremzedelerin yaralarının sarılmasına yönelik çalışmaları, hizmetleri yerinde gördük. Çadırkentleri, kurulan ve kurulma aşamasında olan konteyner kentleri gezdik. Gıdadan sağlığa kadar verilen hizmetlere şahit olduk. Depremzedelerle konuştuk.
Edindiğimiz izlenimleri aktarmak gerekirse:
Devlet, kurumlarıyla, personeliyle, araç gereçleriyle tamamen hâkimiyetini tesis etmiş.
Bölgeye akan yardımlar, milletimizin vefakârlığının sonsuz, birlik-beraberlik ve kardeşlik ruhunun da emsalsiz olduğunu gösteriyor.
Kurumlar arasındaki koordinasyon sayesinde pratik, hızlı, anında çözümler bulunması mükemmel bir iş birliğini doğurmuş.
Tek amaç kısa sürede şehirleri yeniden inşa etmek, toplumsal hayatı eski hâline döndürmek, felç olan ekonomik düzeni geri getirmek, göç edenlerin tekrar dönmelerini sağlamak. Şimdiye kadar atılan adımlar, önümüzdeki güzel günlerin bir müjdesi olarak görülebilir.
Osmaniye Valisi Erdinç Yılmaz, Bahçe Belediye Başkanı İbrahim Baz, Gaziantep Valisi Davut Gül, Koordinatör Şırnak Valisi Osman Bilgin, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, depremde yakınlarını kaybeden AK Parti Hatay Milletvekili Hüyesin Yayman, depremzedeler için çalışıyor. Devletin gülen yüzünün, şefkatinin neferi olmuşlar. Gece-gündüz demeden koşuşturuyorlar.
Aldığımız bilgiler, gördüklerimiz, vatandaşların anlatımları, böylesine zor depremlerle ancak Türkiye gibi güçlü devletlerin baş edebileceğini gözler önüne seriyor.
Eşini, çocuğunu, annesini, babasını velhasıl bir yakınını kaybeden insanların içine gömdüğü acıyı tarif etmek imkânsız. Yüzlerindeki yalnızlığa, çaresizliğe, umutsuzluğa rağmen hayata tutunmaya çalışan bu insanların içinde bulunduğu psikolojinin tarifi yok. Korkuları, gelecekle ilgili endişeleri, gözlerinin derinliklerinden anlaşılan depremzedeler, devletine ve milletine minnettarlıklarını dile getiriyor. "Allah razı olsun, her şeyimiz karşılanıyor. Bir eksiğimiz yok. Allah sizi başımızdan eksik etmesin. Bize yardım elini uzatan devletimize ve halkımıza teşekkür ederiz. Devletimiz çok büyük’’ diyen depremzedelerin tek arzusu huzur bulabilecekleri kalıcı konutlara bir an evvel kavuşabilmek.

Depremzede çocuklara verilen özel önemden de birkaç cümle bahsetmek gerekiyor. Eğitimleri için prefabrik okullar var. Bilimle, sanatla tanışmaları için çadır alanlar kurulmuş, parklarda eğleniyorlar. Spor sahalarında basketbol, tenis oynayan, maç yapan çocuklar mutlu olmayı fazlasıyla hak ediyor. Bu tablonun yanı sıra iç acıtan bir durum da söz konusu. Gaziantep üzerinden rakam verecek olursak, 5 bin civarında travma yaşayan çocuk mevcutmuş. Bunlardan 1000’i de ya annesini ya babasını ya da her ikisini veya çok yakınlarını kaybetmiş yetim/öksüz kalan çocuklar. Bu çocukların topluma kazandırılması için büyük çaba sarf ediliyor.
Yaşanan dram karşısında yapılan tartışmalar anlamsız artık. İzlenimlerimizi aktardığımız illerde yaşayan depremzede vatandaşlarımız, devletin gücünün ötesinde sevgiye, merhamete, şefkate ihtiyaç duyuyor. İlgimizi ve yardımlarımızı esirgemeyelim.
Allah bir daha böyle depremler yaşatmasın.