Yusuf Tekin, Ali Yerlikaya, Kemal Memişoğlu…
CHP’nin:
Hep özel ilgi gösterdiği, algı operasyonlarına malzeme ettiği, Cumhur İttifakı’nı polemiğe çekmeye çalıştığı, kısacası hedef tahtasına oturttuğu, önemli işlere imza atan başarılı üç bakan…
Neden?
Tek tek inceleyelim isterseniz…
Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin;
Akademik kariyer sahibi.
Müsteşarlık, rektörlükten sonra…
Kabinede görev alan sakin bir güç…
Millî ve manevi değerleri özümseyen,
Dünya ile entegre olan, ezbercilikten uzak,
Yeni müfredatı eğitim sistemimize kazandırdı.
Değerler eğitimini STK’lara açtı…
Rahatsız oldular, hemen kampanya başlattılar;
“Laiklik elden gitti”, “dinî eğitime geçildi”,
"Çocuklarımız cemaatlere teslim edildi",
"Laik Cumhuriyet yıkılacak", "Ülke geriye gidecek."
Bir teranedir tutturdular dörtnala gidiyorlar;
Sonu gelmeyen hazin bir yolda.
***
Suçu ne?
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın;
Kanunun kendisine verdiği yetkiyi kullanmak.
Terörle iltisaklı başkanları görevden uzaklaştırmak,
Halkın hizmet alabilmesi için kayyım atamak…
Hukuku uyguladı, kızılca kıyamet koptu.
Anayasayı çiğnedi, mevzuat dışına mı çıktı da...
Bütçe Komisyonuna girmesi engellendi.
Âdeta linç edilircesine akla ziyan tepki verildi.
Ne demokrasi barikatı, ne yasal haktır…
Bu eylemin adı düpedüz provokasyondur.
Zorbalıktır, fenalıktır, azgınlıktır, sapkınlıktır…
Milletin teveccühünü hiçe saymaktır.
Gazi Meclis’e yakışmayan çirkin bir manzaradır.
“Barikatlı Siyasi Eylem”in kime ne faydası var!
***
Gelelim Sağlık Bakanı Prof. Dr. Memişoğlu’na…
İstanbul’da Sağlık İl Müdürü iken…
Bebeklerimizi canice katleden,
Pişkin bir o kadar da pervasız, vicdansız…
“Yenidoğan Çetesi” için anında yargıya gitmiş.
Masumların kanına giren katiller…
Bugün mahkemede hesap veriyorlar.
Onun sayesinde… Unutmayın…
Ama mesele öyle bir noktaya çekildi ki;
Bebek katillerine göz yuman,
Soruşturmayı engelleyen konuma sokuldu.
Gerçekleri belgeleriyle açıklamasına rağmen…
Bütçesi görüşülürken salonu terk etmek…
Olacak iş miydi? Hayır… Beyhude bir çabaydı…
CHP’ye ne kazandırdı düşünmek lazım.
***
‘Kılıçla yemin eden teğmenler’ meselesi…
Yine CHP’nin büyütmek istediği bir başka konu.
Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler Paşa...
Ömrünü askerliğe adayan,
Ordumuzu en iyi tanıyan asker…
Ne şart altında olursa olsun izin vermez;
Disiplinsizlik, emre itaatsizlik, kurgular üzerinden…
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratılmasına.
Bu meseleye "uhulet ve suhuletle" son noktayı koyacaktır.
CHP’ye buradan ekmek çıkmaz.
***
Cumhur İttifakı bunlardan etkilenir mi?
Kabinede bir değişiklik söz konusu olur mu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan kaale bile almaz…
CHP’nin yaptığı bu manipülasyonları…
Son söz;
Meyve veren ağaç taşlanır. CHP bunun farkında.
Ama yapacakları başka bir şey yok…
Halkı erken seçime ikna edebilmek için…
“Tu kaka” edebiyatına sığınmaktan başka.
CHP Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu…
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile davalık ya!
Savunma yaptığı mahkemede bakın ne diyor hâkime:
“Karşınıza hırsıza ‘hırsız’ dediğim için çıktım.’’
Bu ne demek?
Savunma yaparken aynı suçu bir daha işlemek!
Bu durumda bir dava daha yolda mı dersiniz?..
İleriki günlerde hep birlikte göreceğiz…
***
CHP Genel Başkanı Özgür Özel…
MİT Başkanı İbrahim Kalın’dan yardım istiyor.
Yurt dışındaki CHP örgütlerine sızmaması için…
FETÖ’cülerin, PKK’lı teröristlerin...
Sayın Özel keşke çok uzaklara gitmeseydiniz…
Temizliğe yakınlardan başlasaydınız?!.
***
Haftanın en yapıcı sözünü söyledi.
ABB Başkanı Mansur Yavaş…
Yol yapılmasına karşıymış. Zira trafiği tıkıyormuş.
Çare toplu taşımadaymış.
Toplu taşıma sadece otobüslerle olmuyor.
Bir metro ve bir Başkentray’la da çözülemiyor.
O zaman geriye ne kalıyor?
Bol bol metro yapmak… Mümkün mü?
Belki Cumhurbaşkanı olduktan sonra…
Tabii ki Ekrem İmamoğlu yolunu açarsa?!.
***
Çirkin, ucube, ne olduğu belli olmayan harfler…
Nokta yok, virgül yok, tırnak yok, paragraf yok.
Yazı dili kayıplara karışmış, imla unutulmuş.
Ama dijital mecralarla haşır neşirler.
Yapay zekâ da hayatlarına giriyor.
Bilin bakalım kim bunlar?
Büyük ümit bağladığımız Z kuşağı…
Kuşaklar arası fark ya da farkındalık bu olsa gerek?!.
Defalarca dile getirmiştik daha önceleri...
Yeniden tekrarlamakta büyük fayda var.
Türkiye bölgemizde en güçlü bir ülke…
Dünyada da söz sahibi konumda…
Özgül ağırlığı da her geçen gün artıyor.
Bir ülkenin dinamizmi ne ile ölçülür?
Genç, üretken, dinamik iş gücünü oluşturan nüfusuyla…
Lakin son veriler hiç iç açıcı değil…
Artık yaşlanıyor ülkemiz.
Doğurganlık oranımız düştü.
Dünya ortalamasının çok altında…
Çekirdek aileye dönüşmemiz,
Tek çocukla yetinmek ya da istememek…
Darboğaza girmemizin en büyük sebebi…
Ekonomik zorluklar var. Biliyoruz ama…
Bahane olabilir mi bundan pek emin değiliz!
Geleneksel aile yapımıza tuzak kuruluyor.
Bilerek ya da istemeyerek çanak tutuyoruz buna.
Bu konudaki sözümüzü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bitirelim:
"Tarihen ve itikaden sabittir ki; aile yapısı çürütülmüş toplumun ayakta kalması mümkün değildir."
Akif Bülbül'ün önceki yazıları...
Şunu da iyi bilmek lâzımdır ki, idâreciler, cem’ıyyetleri idâre edenler, rûh gibidir, cân gibidir. Millet, ya’nî bütün insanlar da, cesed, beden gibidir. Rûh iyi ise, beden de sâlih, iyi olur. Rûh bozuk ise, beden de bozuk olur. (Se'âdet i Ebediyye)