14 Mayıs, yenilginin ilk kıvılcımıydı.
28 Mayıs ise hezimetin ateşi.
Büyük yangından çıkan CHP’de…
Geride ne kaldı, küllerden başka?
Keder, itilmişlik, pişmanlık…
Ve de kapışılamayan koltuk.
***
Değişim rüzgârı sardı herkesi.
Bay Kemal’in yanında olanlar da,
Muhalifler de esintiye kapıldılar.
Terk-i diyar eylediler.
Seçimin faturasını ona çıkardılar.
Daha sonra?
Rüzgâr fırtınaya dönüştü.
İsimler, formüller havada uçuştu.
Ağır abiler, akıl hocalığına soyundu.
Emanetçiler türedi.
Fırsatçılar ortaya döküldü.
Ama bir Allah’ın kulu da çıkıp,
“Ben adayım” deme cüretini gösteremedi.
Serok Ahmet’in, Neoliberal Ali’nin,
Bilge insan Temel’in ve Uyanık Uysal’ın,
Hapur hupur yediği, talan edilen Halil İbrahim sofrasında şimdi ne kaldı?
Ayrık otlarıyla dolu sebze çorbası…
“Özel”ler, “Çetin”ler, “Karayalçın”lar, “Öymen”ler…
Kendinden menkul başka başka isimler…
En önemlisi de;
"Cumhurbaşkanı mı olayım?
Genel Başkan koltuğunu mu kapayım?
Belediye Başkanı mı kalayım?.." diyen,
Gel-git girdabında çırpınan İmamoğlu…
Değişim devşirildi, didişime evrildi.
Bal yapamayan arılar etrafta vızır vızır uçuyor.
***
Bay Kemal’in cephesinde durum ne?
Hiç boş durmuyor,
Değişimi -kendi hariç- dışlamak anladı.
Kurmaylarını yolcu etti.
Danışmanlarını postaladı.
Tasfiyelere devam ediyor
Yeni bir dünya kurdu kendine…
Kozlarını bir bir ortaya sürüyor.
Mahalle delegelerini tek tek kapıyor.
Sözde rakipleri avuçlarını yalıyor.
Son planı ise tüzük değişikliği.
Daha önce söylemiştik.
Şimdi de tekrarlıyoruz;
CHP, Bay Kemal’in tapulu malı.
Koltuğunu kimseye kaptırmaz.
Pusuda bekleyen kurtlara yem olmaz.
Ava gidenleri avlar.
Merhum Demirel ne demişti, vakti zamanında:
"Tapulu arazime gecekondu diktirmem!"
Bay Kemal de ‘Bir Bilen’in izinden gidiyor.
DÜTTÜRÜ DÜNYA!
"Kara Afrika"nın "kara yazgısı";
Felaket, açlık, yoksulluk, geri kalmışlık.
Ölüm-yaşam arasında direnme.
Sömürgecilerin kucağında,
Darbelerin pençesinde kıvranma…
Darbecilerin ele geçirmeye çalıştığı,
Nijer dâhil olmak üzere:
Bugüne kadar 54 ülkenin,
45’inde darbe olmuş, defalarca.
Bu darbelerin arkasında da,
Sinsi sömürü düzeninin elebaşları;
ABD, Avrupa, Rusya var…
Yüz binlerce Cezayirliyi katleden,
Hâlâ bölgede borusunu öttürmek isteyen Fransa ise başı çekenlerden…
İran da şimdilerde rol kapmaya çalışıyor.
Neden Afrika?
Sorunun cevabı çok basit…
Uranyum, altın ve sayısız önemli maden.
Yani yer altı zenginliği.
Ye ye bitiremediler...
Afrikalılar boşuna söylememiş:
“Geldiklerinde onların elinde İncil vardı.
Bizim elimizde ise topraklarımız.
Gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler.
Gözlerimizi açtığımızda baktık ki;
İncil bizde, topraklarımız ise beyazlardaydı.’’
***
Türkiye’ye gelince;
Afrika bizim için öncelikli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan özel hassasiyet gösteriyor.
Tahıl koridorunun yeniden açılması için çabalıyor.
Devreye girdiğinde tahılı alıp öğüteceğiz.
Sefalet içindeki milyonlarca insana göndereceğiz.
Emine Hanım, kadınlara sahip çıkıyor.
Onları yalnız bırakmıyor.
‘Afrika Yılı’ ilan ettik.
Afrika açılımını gerçekleştirdik.
Sosyal, kültürel ilişkilerimiz süper.
Ekonomik ve ticari iş birliği içindeyiz.
Ortak yatırımlar gerçekleştiriyoruz.
Mazlumları, mağdurları koruyoruz.
Gıda yardımlarını esirgemiyoruz.
Su kuyuları açıyoruz.
Ülkemizde eğitim almalarını sağlıyoruz.
Gelecekleri için umut aşılıyoruz.
Ne uranyum yataklarında,
Ne altın rezervlerinde gözümüz var.
Sömürülmelerini istemiyoruz.
Dünya bir yana, Türkiye bir yana.
İşte sömürgecilerle aramızdaki fark bu!
DERT KÜPÜ!
İnsanın ömrü, Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi;
Su misali kıvrım kıvrım akıyor.
Bir noktada duruyor.
İşte bazı kanıtları…
Bir insan ortalama hesapla;
25 yıl uyuyor, 10 yıl çalışıyor.
9 yılını ekran karşısında harcıyor.
48 gün boyunca yatakta oyalanıyor.
1 yılını ev temizliği ile geçiriyor.
Karnını doyurmak 3 yılını alıyor.
5 yılını araç kullanarak feda ediyor.
1,5 yıl banyoda oyalanıyor.
100 gününü tuvalete ayırıyor.
Zamanının yüzde 90’ı kapalı ortamlarda geçiyor.
2 milyon kez birilerine söz veriyor.
Kadınlar ise;
8 yılını alışverişe,
1,5 yılını saç yaptırmaya,
17 yılını aldığı kiloları vermeye tahsis ediyor.
***
Bu bilgiler nereden aklımıza geldi?
Hemen söyleyelim:
İstanbul trafiği ile ilgili bilgilerden.
Dünyanın gıpta ettiği İstanbul’da,
Yılda 10 gün trafikte beklemeye gidiyormuş.
Bir de bunlara, ekonomik sıkıntıları,
Ailevi problemleri, şunu-bunu,
Özlemleri, hayalleri eklediğimizde,
Vay ki hâlimize vay…
Dua edelim;
Allah hepimize sağlıklı huzurlu ömür versin.
Ancak böyle katlanabiliriz, bir yığın meşakkate...