Çocukluğumuzda çok duyduğumuz sözlerdi. Mahalle kadınları, aralarında kavga yaparken; “Ağzını Sümerbank basması gibi cart diye yırtarım”, “Al sana cart kaba kâğıt...”
Niçin kullanırlardı bu sözleri?
“Seni dikkate almıyorum”, “Yüksekten atma”, "Bana gözdağı vermeye kalkma?”, "Sen kim oluyorsun ki!’’
Bu sözler argo gibi düşünülse de aslında, ufku çok geniş manalar ifade eden sözler!
Biliyorsunuz CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Mersin’de bir müjde vereceğini açıklamıştı.
Verdiği müjdeden ne çıktı çıka çıka; Cebinden hışımla çektiği kırmızı kart…
Önceden eline tutuşturulan bu kartı, vatandaş her istendiğinde gösterecek, hükûmet de korkacak, dayanamayacak… En nihayetinde memleketi erken seçime götürecek. Dostlar alışverişte görsün misali… Ne güzel!
Biz de ister istemez bu sözleri hatırladık.
İktidar bu muhteşem(!) çıkışı kale aldı mı?!
Maalesef alay konusu olmaktan öteye gidemedi.
***
Her gün reytingi düşen Özgür Bey arayış içinde… Ama bulduğu yöntemler de işe yaramıyor. Suhulete sükûnete ihtiyacı var, formül üretebilmek için.
Bunun yolu da belli:
Partiye hâkim olması, aykırı sesleri kesmesi lazım. İmamoğlu’nun “pışşık”ının altında ezilmemesi lazım. Yavaş’ın yükselen grafiğinden ibret alması lazım… Suriye politikasındaki aymazlıktan kurtulması lazım. Terörle mücadelede devletin yanında olması lazım. Ülkenin beka meselesinde dik durması lazım.
“Kart!” işlerden uzak durması lazım.
Daha sonra da halka açılması lazım.
***
‘Kırmızı kart’ ile ‘pışşık’ arasında sıkışan CHP, rota değiştirmezse tepetaklak gitmeye mahkûm…
Son anketlerde de durum ortada zaten! Birincilik de elden uçup gitti.
Önümüzdeki dönemde Cumhur İttifakı;
Emareler de bu durumu teyit ediyor. Ekonomiyi rayına oturtabilirse, halkın refahını çok iyi noktalara taşırsa… Şartlar oluştuğunda sandık halkın önüne geldiğinde…
Ne olacak bu CHP’nin hâli… Kırmızı kart kime çıkacak?
Sayın Özel bunu da hesaba katmalı… Hatırlayacaksınız merhum Baykal döneminde… CHP Meclis dışı kalarak bu acıyı tatmıştı.
İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu…
Partisinden kopan vekilleri tu kaka ilan etti:
“Bize, cesareti ve şerefi 3 gram olanlar lazım değildir.”
Yerinde ve doğru değerlendirme sayılabilir; siyasi ahlak açısından, seçmeni önemsememe açısından…
Bu, madalyonun bir yüzü… Diğer yüzüne de bakalım isterseniz.
Takvim 2017 yılı Nisan ayının 14. gününü gösteriyordu.
Anayasa referandumu Meclis’ten geçmişti. Meral Akşener, Koray Aydın ve Ümit Özdağ ile birlikte Müsavat Bey de MHP ile yollarını ayırdı.
AK Parti ile iş birliğini içine sindirememişti.
Peki istifa dilekçesinde ne dedi?
“Bütün bir ömrü içinde geçirdiğim, mensubu olmakla şeref duyduğum MHP’den istifa ediyorum.”
Daha sonra ne yaptı? İyi Parti’nin kuruluşunda görev aldı.
Bu çelişkili durum karşısında ne diyeceğiz:
“Rüzgâr eken fırtına biçer” mi? “Etme bulma dünyası” mı? “Bu ne lahana turşusu bu ne perhiz” mi? Ya da… "Önce iğneyi kendine batır sonra çuvaldızı ele" mi? Takdir sizlerin, bizden söylemesi…
Paradan puldan daha kıymetli,
Mutluluk, huzur ve güvenin simgesi,
Sevginin, mayası, nesillerin teminatı,
Toplumu ayakta tutan, ülkenin bekasıdır, aile.
İnsan, hiçbir şeyi ailesine değişmez.
Ağırlığı tartılamaz, çapı ölçülemez.
Zira değerin ötesinde bir değerdir. Aile.
Lakin, son yıllarda durum hiç iç açısı değil…
Toplumumuzun nüvesi artık tehdit altında:
Doğurganlık dünya ortalamasının gerisinde. Yaşlı bir nüfusla karşı karşıyayız. Yalnız yaşama, seviyeli(!) beraberlikler arttı. Bir çocukla yetinme ya da hiç yapmama revaçta. Boşanmalar evliliğin önüne geçti...
Sosyal medyanın kıskacındayız:
Cinsiyetsizlik propagandası işleniyor.
Geleneklerimiz, göreneklerimiz, yozlaştırılıyor. Kültürel erozyona açık olduk. Çocuklarımız esaret alına girdi. Emperyalist güçlerin tuzağına düştük. Bir kara batağın içinde yüzüyoruz.
***
Bugün Külliye’ de çok önemli tanıtım olacak.
2025 yılının Aile Yılı ilan edilmesi vesilesiyle… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önemsediği, ailemizi korumak, büyütmek için neler yapılacak, Aile Bakanı Mahinur Hanım hangi müjdeleri verecek? Doğrusunu söylemek gerekirse merak ediyoruz.
(Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Bey bir kısmını açıklamıştı geçtiğimiz gün.)
Her geçen gün gücüne güç katan, dünyanın en saygın ülkesi Türkiye’nin…
Önüne set çekmek isteyenlerin tek derdi:
Toplum yapımızı içten yıkmak, çökertmek… Gelin hep birlikte sahip çıkalım değerlerimize. Emperyalistlerin oyunlarını bozalım, tuzaklardan kurtulalım. Bize bizden başka dost yok. Yıkılırsak bir daha toparlanamayız.
Geçen hafta size vurguncuları, soyguncuları… Havadan para kazanan fırsatçıları, spekülatörleri teşhir etmek için iki soru sormuştum, bilmece gibi.
İlki ayakkabı kampanyasıyla ilgiliydi:
“Bir alana yüzde 15 indirim, ikincisini alana yüzde 50…”
İndirimsiz fiyat da 4 bin Türk lirası…
Ödemeniz gereken miktar; 3600+2000 eşittir 5600 lira…
Ama kazın ayağı öyle değil.
Kasaya gittiğinizde sizden talep edilen 6 bin 480 lira… İtiraz ettiğinizde söylenen:
"İlk iki indirim toplamı yüzde 30 ikincisinden de yüzde 20 indirim yaptık… Toplam yüzde 50 ediyor.’’
Yediğiniz kazık, bin küsur lira. Matematikçilerin bile aklı şaşar bu hesaba!
***
Mandalina ile ilgili sorumuzun cevabı da şöyle:
Biri çekirdekli (79 TL), diğeri çekirdeksiz (39 TL)…
40 lira farkın sebebi bu…
Anlayacağınız çekirdek üründen daha kıymetli?!
Hile yapmanın önü açık, kandırabildiğin kadar kandır.
Vicdan mı dediniz hak getire!
Allah sonumuzu hayır eyleye!
Akif Bülbül'ün önceki yazıları...
Yetkililer hilecilere engel olmalıdır.