Şurası kesinleşti ki; F.Bahçe seyircisi, Mustafa Denizli'den daha iyi teknik direktör. Bunu belgeleyecek bir yığın malzeme var. * * * GERÇEK: 1 Taraftar; daha sezonun başından beri, Serhat'ın yeteneğini keşfetmiş ve bu genç futbolcuya inanılmaz bir destek vermişti... Denizli ise; Serhat'ı kullanmak konusunda perhizliydi... Onu oyunun son dakikalarında sahaya alıyor, ısrarla ilk onbirde oynatmıyordu. Serhat; oynadığı kısa sürelerde bile goller atmasına rağmen, Mustafa Denizli'nin "Tam maçlık" güvenini kazanamıyordu. Seyirci tam aksine, güvenini hiç kaybetmedi. Andersson ve Baliç'in yokluğunda, mecburen ilk onbirde sahaya sürülmeye başladığında; ilk tutukluk haftası hariç, bir anda patladı. Her maçında çifter çifter golü var. Seyircinin Serhat konusundaki ısrarında ne denli haklı olduğu açık ve kesin olarak belgelendi. Mustafa Denizli'nin, "Ben onu ne zaman sahaya süreceğimi biliyordum. Boşuna mı bekledim" tarzındaki savunması, ne yazık ki tatminkâr değildir. Serhat; tam anlamıyla seyircinin zaferi olmuştur. * * * GERÇEK: 2 Benzer bir gelişme, Revivo'da oldu... Denizli, onu harcama noktasına getirmişti... Yedekte çürütüyordu. Ancak taraftar; İsrailli futbolcuyu da bağrına basmıştı. Ondan umutluydu. Revivo; bunalım çizgisinde kahır günleri geçirirken, Andersson ve Baliç'in yokluğunda, ne denli değerli biri olduğunu belgeleyecek fırsatlar yakaladı. Yedekteki bir futbolcudan, yıldız oyuncu çıktı. İddia ediyorum ki; bugün Baliç'ten daha fazla seveni var. ATV'nin BİZİM STADYUM programında, mükemmel bir Türkçe ile söylediği GÜZ GÜLLERİ şarkısıyla da; gönülleri daha da fethetti... Mustafa Denizli, böyle bir futbolcuyu harcama noktasına getirmişti. Revivo'ya verdiği peşin ve kesin destekle; seyirci bir kez daha hocasının önündeydi... * * * GERÇEK: 3 Bugün F.Bahçe'nin ağır toplarından biri sayılan Johnson; çok değil, daha bu sezonun başlarında, Mustafa Denizli'nin tırpanına uğramıştı. O kadar ki, A takımla idmanlara bile alınmıyor; alt yapıya gönderiliyordu. Johnson'un F.Bahçe'de kadroya girişi, 11. haftadan itibaren olmuştur. O günden bu güne; kadrodaki yerine zamkla yapışmıştır. Denizli'nin gözdesi, aslında Moshoeu'ydi... Ama taraftar tepkisi, onu F.Bahçe'den uzaklaştırdı. Yerine mecburen Johnson geldi. Sonuç ortada... Seyirci, bir kez daha haklı! * * * GERÇEK: 4 Rapaiç; sezon başlarında F.Bahçe'de bunalım yaşadı. Çünkü yetenekli bir futbolcu olmasına rağmen; hocası tarafından sahaya sürülmüyordu. Onun transferini sağlayan Denizli olduğu halde, sürekli yedek tutuluyordu. Gerekçe olarak sakatlığı öne sürülüyordu ama, gerçekte hiç bir sakatlığı yoktu. Rapaiç; bu durumdan o kadar rahatsız oldu ki, ülkesinde takım bulmak için 5 gün izin aldı. Oysa maçlar devam ediyordu. Bu ne izniydi? Ülkesinden eli boş döndü... Denizli onu maçların sonlarında oyuna soktuğunda, frikik golleriyle öne fırladı. Taraftar, tarzını çok beğendi ve ona müthiş bir destek vermeye başladı. F.Bahçe'den ayrılmayı tasarladığı anlarda; seyircinin beğenisini toplayan Rapaiç, müthiş tribün desteğiyle kadroda yer buldu. Geçmişin zoraki yedeği; şimdi takımın starları arasında ön planda geliyor. Taraftar ısrarı; bir kez daha meyvesini vermiş oldu. * * * GERÇEK: 5 Denizli'nin futbolcu seçimlerindeki ters orantılar; saha içindeki yanlış yerleştirmelerle de birleşince, galip gelen ama hoşnut olunmayan bir F.Bahçe ortaya çıkarmıştı. Lazetiç ve Yusuf'un çizgiye mahkûm edilmesi, Revivo'nun uyum sağlayamadığı taktik görevler, basının ve seyircinin dikkatini çekiyordu. Yoğun eleştiriler; meyvesini verdi ve Revivo'nun serbest bırakılması gibi radikal değişiklikler, F.Bahçe'ye olumlu yansıdı. Tatmin eden bir oyun kurgusu ve liderlik geldi. Bütün bunlar; biraz basının ama öncelikle F.Bahçe taraftarının yoğun istekleriyle ve tercihleriyle gerçekleşti. ...Ve Türkiye'de ilk kez, seyirci kendi teknik direktörünün önüne geçiyordu. Taraftar; Denizli'den daha iyi bir teknik direktör olduğunu açıkça belgeledi. Bunu, BİLİNÇLİ SEYİRCİ müjdesi olarak görüyor ve mutlu oluyorum.