UEFA Şampiyonluğu'ndan bu yana; sadece 14 ay geçti... Süper Kupa'yı almamız, henüz 1. yılını bile doldurmadı. Ama gelin görün ki; sanki aradan 10 yıl geçmiş gibi, bir mesafe uzaması oldu. Koptuk... Uzaklaştık... Kaybolduk... Silindik... O Galatasaray ile, şimdi elimizde bulundurduğumuz Galatasaray arasında; inanılmaz bir uçurum ortaya çıktı. O Galatasaray ile bu Galatasaray arasında; 1 yıldan az bir zaman içinde, nasıl bu kadar sert, ani, kararsız dönüş olur? O olanlar neydi? Hiçbir şey olmamıştı da, olmuş mu sandık? Berlin'de, Mallorca da, Kopenhag'da, Monaco'da düşlerimiz mi canlanmıştı? Olanlar; sanki bir göz yanılsaması gibi... Gerçekle hayalin birbirine karışması gibi... Bir rüya gibi... Uyandığımızda tutunup dokunamadığımız, sevip okşayamadıklarımız gibi; her şey bir tül perdesinin titrek silueti ardında, bulutlara doğru uçuşup gitti mi? Kollarımızı kanat gibi çırpındırarak biz de peşinden uçmak, bulutlar arasında gözden kaybolmadan onu yakalamak istiyoruz... Uçuyoruz da... Ama tam yakalayıp göğsümüzde sıkı sıkı sahiplendiğimizde; kan ter içinde uyanıyoruz. Kollarımız, kendi bedenimizi yakalamış... O yok! Çünkü herşey, tatlı bir rüyaydı. Keşke uyanmasayadık. Çünkü aynı rüya, asla bir daha görülmez. *** Berlin'in Olimpiyat Stadı 72 bin kişilik... Almanya'nın göbeğinde Almanlar, stadın bir köşesine sığınmış. Stadın her santimetrekaresinden Türk seyirciler fışkırıyor... 4-l'lik zafer sonrasında; başımız göğe ermiş, omuzlar dik, adımlar seri... Yüzümüz güleç, halimiz şen-şakrak... Mutluluğumuza şahit, ağaçtaki her yaprak! Yer, gök, toprak altı, denizaltı, kubbealtı, her taraf "En büyük Türkiye" diye inlerken; Berlin şehri Cimbom ve Türk bayraklarıyla donanmıştı. Alman polisi, coşkuya dur diyemiyordu. Üstü açık bir Mercedes içinden; 2 Alman genci kendi milli bayraklarını sallayarak bizimkilerin arasından geçmek istiyor. Ama Alman polisi; Alman malı Alman otomobilindeki Almanlara, Alman bayrağı kaldırtmıyordu. "Sokun içeri" dediler kızgınlıkla gençlere... Bayrağı panik halinde bagaja koydurup, arabanın üstünü de kapattırdılar. Almanya'da Alman bayrağı saklandı... Almanya'da Türk bayrağı aklandı... Ay-yıldız bagaja tıkılmadı, gökyüzüne yükseldi. Dalgalandı... Salındı... Çırıpınırdı Karadeniz; bir de Berlin, bakıp Türkün bayrağına.... Bir de Köln... Bir de Düsseldorf... Bir de Stuttgart... *** Almanya'da Alman bayrağını bagaja sokturandı Galatasaray... Aradan sadece 1 yıl geçmiş! Nerde o Galatasaray, nerde bu Galatasaray? Şimdiki; geçen yılkinin güneşte kurutulmuşunun buzlu camdan görünüşü bile değil! Bunca hazırlık maçı oynandı, hala yerleşik bir kadrosu yok... Bir kere "Havası" yok... Dahası: Fatih Terim'i yok... Hakan Şükür'ü yok... Okan'ı yok... Emre'si yok... Fatih'i yok...Taffarel'i yok... Vallahi Jardel'i bile yok... Hatta Süren'i de yok! Bir başarı, bir kulübü bu kadar mı dağıtır? Bu kadar mı parçalar? Bu kadar mı küstürür? Bu kadar mı eritir? Bu kadar mı... Bu kadar!