Geçen haftaki Diyarbakır-Konya maçı büyük gürültü kopardı. Öyle görünüyor ki; hakem Mutlu Çelik'in de, kellesini kopardı... Bu sezon bir daha maç yönetmesi, hayâl gibi görünüyor. Maçın TRT tarafından, bazılarının yorumuna göre; "Planlı bir şekilde" naklen yayınlanmaması; olaya doğrudan tanık olmayanların bilgi eksikliğine yolaçtı. Kanal 7'nin porgramına katıldığım zaman; ancak 3-4 dakikalık görüntülere bakıp, kanaat sahibi olmak zorunda kaldım. Sadece o görüntülerle de, Diyarbakır'daki olayların özüne inemiyorduk. Bu yüzden de, Konyalılar'ın bizden beklediği destek gerçekleşemedi. Tam aksine, kızdılar bile... Gelen e-mailler arasında, Abdülkadir Keklik şöyle diyordu: "Sizin, haklının yanında ve hakkı savunduğunuza inanan biriydim. Ancak inancımı yıktınız... Federasyona bir faks çekerek; kilolarca kına almalarını ve sizin gibi Diyarbakır Kutsal İttifakı'na bağlı insanlara dağıtarak, kına yakmalarını isteyeceğim. Federasyonda zerre kadar dürüstlük varsa, istifa ederler... Siz de; beş kuruşluk menfaat için, hakkı savunmaktan vazgeçmeyin." Konyalı okuyucum, öfkesinde haklı olabilir ama; sarfettiği kelimelere dikkat etmesi de gerek... Benim Diyarbakır'dan nasıl beş kuruşluk menfaatim olur da, sipariş üzerine yazı yazarım. Beni başkalarıyla karıştırmayın. Hata yapabilirim, yanlış yapabilirim, patavatsız sözler söyleyebilirim; ama asla düşüncelerimi satmam. Bana herşeyi söyleyin, böyle şeyler söylemeyin. Benim kaç kıratlık adam olduğumu, bilmeniz lâzım! Yine Konya'dan Deniz Yerdibi yazıyor: "Öncelikle, yeni görevinizde başarılar dilerim. Diyarbakırspor'un sözcülüğünü çok güzel yaptınız. Hayırlı olsun! Bir spor yazarı olarak; devletin Diyarbakır'ı koruma politikalarını, nasıl olur da bu yönde kullanabilirsiniz? Üçüncü meslek olarak, milletvekilliği de yapabilirsiniz. Önünüz açık... Başbakan, hatta cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz." Okuyucum hayli kızmış ama; Diyarbakırspor'un haklı olduğu yanları da, gözardı etmiş... Olaylı maçta; hiçbir Diyarbakırlı yöneticinin, hiçbir Diyarbakırlı futbolcunun ve hiçbir Diyarbakırlı taraftarın olumsuz tavrı yok... Yani; saldırı, tahrik ya da küfür sözkonusu değil. Bunca olay içinde, bunların da bir önemi olmalı! Mustafa Düzoylum yazıyor: "Sayın Ali Sami Alkış... Hem iki dakikalık kısa görüntülerden bir şey anlaşılmıyor diyorsunuz, hem de dakikalarca yorum yapıyorsunuz. Bakın maçın öncesinde ve sonrasında neler oldu. Müsabaka oynanmadan haftalar önce, maçın TRT'den naklen yayınlanmayacağı biliniyordu. Bu ilk tezgâh... Yine bu maçtan çok önce; Altay Teknik Direktörü Rıdvan Dilmen, samimi olduğu bir Konyaspor yöneticisine, hakem olarak Mutlu Çelik'in verileceğini ve daha müsabaka başında en az 2 kırmızı kart gösterileceğini söylemişti. Mutlu Çelik'in art niyetli yönetiminden rahatsız olan Diyarbakır Valisi ve Dicle Üniversitesi Rektörü, daha müsabaka bitmeden stadı terketmişlerdir. Hakem; hocamızı sahadan atarken, ona küfür etmiştir." Bu defa Diyarbakır'dan Şehmuz Uysal soruyor: "Bize devlet destekli kulüp diyorlar... Devletten destek aldığı söylenen bir takım; nasıl oluyor da, Konya maçından önceki 3 maçta 7 puan kaybediyor?" Sonra devam ediyor: "Bize 6-7 yıldır aynı şey söyleniyor... Nerde bu destek? Eğer böyle bir destek varsa; şimdiye kadar 1.Lig'de olmalıydık... Hep 1.Lig'e terfi maçlarından geri dönüyoruz. Bu yıl da; üst üste oynadığımız Göztepe, Altay ve İstanbul Büyükşehir maçlarından 7 puan kaybettik. Devlet desteği olsa, böyle mi olur? Hayâli senaryolar kurmayın. Ayrıca TRT'nin bizim maçlarımızı kasden naklen yayınlamadığı iddialarını da kabul etmiyorum. Bugüne kadar sadece Göztepe ve Konya maçı verilmedi. Bunların dışında, normal yayın akışı sürüyor. Yayınlar; biri içerde, ikisi dışarda olmak üzere planlandı. Bu nedenle de; kendi sahamızdaki maçın yayın sırası yoktu. Öküz altında buzağı aramayın."