Avrupa Grekoromen Güreş Şampiyonası'nı başından beri izliyorum. Turnuvaya inanılmaz bir giriş yaptık. İlk gün 9'da 9... Tam isabet! Maç kaybetmeyi bırakın, rakiplerimize puan bile vermedik. 68 sayı toplarken, sadece 4 sayı kaptırdık. Tuş yerine geçen 10-0'lık teknik üstünlükle biten maç sayısı, 5... İnanılmaz bir şey. Güreş uzmanı değilim ama; böylesine kesin ve keskin bir başlangıcı hatırlamıyorum. Müthiş bir gündü! Güreşleri Ali Gümüş'le izledim. Gümüş; 63 Avrupa, 63 Dünya Şampiyonası, 8 Olimpiyat izlemiş; güreşin yalnız Türkiye'deki değil, tartışmasız dünyadaki en büyük spor yazarı... Öyle olduğu için de, AIPS'in Güreş Komisyonu Başkanı... Minder, yağlı, karakucak ve Kırkpınar üzerine; sayısız kitabın sahibi... Bu sporda ona "Uzman" demek bile, sanki onu hafife almak gibi bir şey! Sözlükte karşılığı olmayan, uzman üstü bir kimlik... İşte o, Ali Gümüş... Yanınızda böyle biri varken, güreşi seyretmenin lezzetini bilemezsiniz. Yalnız bizimkilerin rakipleri ile ilgili değil; izlediğimiz her müsabakanın minder ve masa hakemlerinin geçmişi konusunda da, inanılmaz lojistik bilgiler alıyorsunuz. Adam derya... Ali Gümüş, güreşlere fırtına gibi girmemize pek sevinmiş görünmüyordu. "Bizim beden terbiyesi, böyle şampiyonlara tahammül edemez. Onların başarıları altında ezilir. Göreceksin, bir kulp bulup ceza verirler. Ondan korkuyorum" diyor. Gümüş'e göre; uluslararası alanda şampiyon olup da Türkiye'de ceza almamış tek sporcu yok! "Halil Mutlu ve Naim Süleymanoğlu bile, bundan payını aldı... Kilo düşemedikleri gerekçesiyle, hak etmedikleri muameleye muhatap oldular" diyen Gümüş ilave ediyordu: "Türk güreşinin en büyük isimleri Yaşar Doğu, Nasuh Akar ve Celal Atik, 1948 Olimpiyatları'nda şampiyon olmuşlardı. Türkiye'ye dönüşlerinde, zamanın İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ; başarılarından dolayı onlara 20'şer bin lira vermişti. Vay sen misin bunu alan... Bunlar profesyonel diye suçlanıp, 4 yıl sonraki 1952 Olimpiyatları'na katılmaları engellendi." Ali Gümüş, anlatmaya devam ediyor... Kulak verelim: "1966'da Toledo'da takım halinde şampiyon olduk. Tüm şampiyon güreşçiler ceza aldı. Ahmet Ayık, Tevfik Kış, Hasan Sevinç ve Necdet Uçar gibi ünlü güreşçiler, sporu bırakma noktasına getirildi. Grekoromen'de tam 28 yıl tek madalya bile alamamıştık. Mehmet Akif Pirim şampiyon oldu, 2 yıl ceza aldı. Sonunda güreşi bıraktı... Atlet İsmail Akçay; gene çok uzun bir aradan sonra 1968 Meksika Olimpiyatı'nda ilk kez madalya aldı. Onu da cezalandırdılar...Adam atletizmi bıraktı. Son olarak, Sidney Olimpiyatları'nda güreşçi Harun Doğan'ın başına gelenleri gördünüz. Bir yıl öncekinin Avrupa ve Dünya Şampiyonumuz'u; ay-yıldızlı mayoyu giymemekle suçlayarak, Milli Takım'dan attılar. Böyle bir şey yok! Kendi mayosu değil, takımın giysin diye verdiği mayo... Üzerine yapıştırma ay-yıldızı, iğne ile tutturmaya çalışıyorlar. Güreşirken adama batacak, olur mu? Harun'un itirazı buna! Çocuk daha evvel 10 defa şampiyon olmuş... Hepsinde milli mayoyu giymiş, milli marşı çaldırmış... O kadar komik iddia ki; Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü bile, "Hata ettik, çocuğu yaktılar" ifadesini kullandı. Ali Gümüş'e göre; "Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, kendini beğenen narsist bir teşkilattır. 3530 sayılı ilk yasa; Hitler döneminde Almanya'dan aynen alınmıştır. Bu yüzden teşkilatımız, faşist bir temele dayanır. Değişen yasalar bile, faşizan görünüşü ortadan kaldıramadı. Türkiye, Güney Kore ve bazı çok geri kalmış ülkeler dışında; spor teşkilatı devlete bağlı olan ülke kalmadı. Bu yüzden hâlâ yasakçı ve cezalandırıcı bir tavrımız var. Futbol özerk oldu, kurtuldu...Sıra diğerlerinde" diyor. İnşallah!