Şike polisi!

A -
A +

Benim için, "Büyük takım - Küçük takım" diye bir ayırım yoktur. Birinci, İkinci, Üçüncü Lig takımı; hatta amatör olsun farketmez, gerektiğinde sorunlarına el atarım. Elimden geldiğince, gücüm yettiğince; çözüm ararım. Lig farkı ayırmadan, üzerinde en çok durduğum şey; ŞİKE belasıdır. Okul sporunda bile olsa yazarım. O zaman, kalemimden kezzap damlar.  Bizim gazetelerde ve televizyonlarda tuhaf bir alışkanlık vardır. Şike konusu, doğrudan Birinci Lig'le ilgili değil; daha çok alt kümelerdeyse, önem vermez. Ne oluşuna, ne de ceza verilişine duyarlıdır. Oysa benim için önemli olan; şikeyi kimin yaptığı değil, doğrudan şikenin kendisidir. Bir kentin gecekondularında verem, veba ya da kolera gibi bir salgın hastalık var da; sosyete bundan etkilenmiyorsa, o felaketi yok farzedemeyiz. Gün gelir, salgın onların kapısına da dayanır.  Şikenin ligi yoktur. Bırakın profesyonelleri; amatörlerin ikinci liginde bile olsa, ciddiye almalıyız. Çünkü bir yerde mikrop varsa, herkes için tehlike var demektir. Amatörken bu işe bulaşan, profesyonel olunca, kaşarlaşır... Steril bir spor için, bütün Türkiye karantinaya alınmalıdır.  Şike konusunda asla affedici değilim. Hoşgörüm yoktur. Kesin, kısa, net, çabuk cezadan yanayım. Son haftalar içinde alınmış anormal sonuçların, gerçekten de masum olsa bile; şike muamelesine tabi tutulmasını isterim. Çünkü mikrop kapılması muhtemel yerde, hasta olmayanlara da aşı yapılır. Çok kimsenin canı yansa da, iğneden kaçış yok!  Bu sezonun son haftalarında üzerinde durduğum şike maçların hepsinden sonuç alındı. Ben durmadan uyardım, federasyon durmadan düşürdü. Son olarak; 3.Lig'de Alibeyköy ve Beşyüzevler'e infaz yapıldı. Bir ay evvel de, 3 takım gitmişti. Bizim servisten Ömer Faruk Ünal; daha fazla dayanamadı espriyi patlattı: "Abi, artık senin odanın kapısına şu levhayı asacağım: "İtinayla küme düşürülür".  Şikeye karşı gösterdiğim duyarlılık yüzünden; geçmiş yıllarda, göğüs reklamlarına ALİ SAMİ ALKIŞ'ın adını alan kulüpler oldu. Dünya sporunda ilk defa; şirket ya da kurum isminin dışında, bir kişinin adı göğüslere yazıldı ve tüm sezon boyunca resmi maçlar öyle oynandı. Elbette etkili olmak güzel bir şey... Ancak şikeye karşı verdiğimiz amansız savaşta; Futbol Federasyonu'nun, olaya bakış açısı çok daha önemliydi. Onların kararlılığı olmasa; sen istediğin kadar yaz... Anlat derdini Marko Paşa'ya! Meselâ Şenes Erzik olsaydı, hiç bir şike kararı çıkmazdı. Ama Haluk Ulusoy ve ekibi; şikeyi illa da ispat etmek gibi bir pranganın altına girmeden, kılıç sallıyor. Elbette kanıt, tanık, belge gibi unsurlar da mutlak devreye giriyor ama; esas işi bitiren KANAATLE KARAR VERMEK'tir. Bunun için de yürek gerekir. Bu yürek; geçmişte hiç kimsede olmadığı kadar, onlarda var.  Federasyon; yazılarımıza itibar ederken, şunun farkında... Ali Sami Alkış yazı yazdığı zaman; bir kulübün çıkarını, diğer kulübün çıkarını desise ile ezerek aramaz. Hiç bir kişi ve kurumla organik teması yoktur. Herkese eşit uzaklıkta, herkese eşit yakınlıktadır. Kimseyle kuşkulu bağlantı kurmaz. Al gülüm, ver gülüm yapmaz... Alicengiz oyunu bilmez... Alavere - dalavereye girmez... Ali'nin külahını alıp, Veli'nin başına takmaz... Federasyon böyle bir yazar bulmuş, elbette dikkate alır. "Kime hizmet ediyor" diye kuşkuyla düşünmez... Ben şike polisiyim. Yakaladığımı adalete teslim ederim. Af yok arkadaş... Yılanın başı ezilecek!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.