Kimi gençlerden şikâyetler alıyorum. Diyorlar ki: Ülkede iyi bir eğitime sahip olan gençler eğitimini, akademik kariyerini yurt dışında tamamlamaya çağırılıyorlarmış. Geriye kalan ekonomik ve siyasal bakımdan yetersiz, bilgi bakımından da donanımsız gençlik ne yapıyor peki? Üniversitelerde yayılmaya başlayan politize olma yolunda kendilerine kurulan tuzakların ağına düşen güvercin gibi çırpınıyorlar. Kimi şucu, kimi bucu oluyor. Kimi okula gidip gelse de boş teneke gibi... Öte yandan biz gençlere "sizden adam olmaz" diyen iki nesil üstümüzdeki yetişkinlerimize biz de diyoruz ki: "Bize niye kızıyorsunuz? Biz sizin eseriniziz. Bizi sizler yetiştirmediniz mi? Bize ne öğretti iseniz şimdi onu görüyorsunuz!"
Bu konuda öğretmenlerimizin de öğrencilerimizin de anne babaların da evlatların da görüşleri bizim için değerlidir.
Öte yandan Hasan isimli bir okuyucumuzun eğitim konusunda reel bir isteği var. Diyor ki: "Feridun Ağabey, okulumuzda akıllı tahta var ama tablet dağıtılmasını istiyoruz. Karabük Necip Fazıl Kısakürek Meslek Lisesi olarak desteğinizi bekliyoruz."
Bu durumda ben nasıl yaşayacağım?
"Feridun Ağabey, ben bir işletme sahibiyim. Ekonomik kriz yaşadığım dönemlerden kalma borçlarım sebebiyle zor durumdayım. Bir taraftan şirketimi ayakta tutmaya çalışıyorum. Bir taraftan borç ödemeye çalışıyorum. Bu süreçte kurumlar tarafından kıskaca alınmış durumdayım. Örneğin elektrik borcum var. Biriktikçe birikmiş. Ben kaçak kullanmıyorum. Bir yandan kullanıyorum ama o da hesabıma yazılıyor. Öte yandan gücüm miktarınca borcumu ödemeye çalışıyorum. Koskoca iş yeri elektriksiz dönmüyor.
Kurum benim borcuma karşılık, işim gereği işini yapıp para tahsil ettiğim başka resmî kuruma yazı yazarak o kurumdan tahsil edeceğim paraya el konulmasını talep etmiş. O kurum da "hay hay" demiş, "gelen parasını vermeyiz, borcuna mahsuben size göndeririz."
Şimdi A kurumuna borçluyum. A kurumu B kurumuna diyor ki: "Ona ödeyeceğiniz parayı bana ödeyin. Çünkü onun bana borcu var." Bu durumda da B Kurumu benim kazancıma benim iznim dışında el koyuyor. Paramı bana ödemek yerine A kurumuna aktarıyor.
Feridun Ağabey bu durumda ben nasıl yaşayacağım? Esnafın ayakta kalması için hiç olmazsa bir miktarını kesseler de bana da yaşama hakkı tanısalar olmaz mı? İki farklı resmî kurum bir gariban esnafın üzerine bu kadar anlaşarak gelirken güçleri bize mi yetiyor? Bir kurumun borcunu diğer kurum niye tahsil ediyor?
Öte yandan devlet vatandaşını düşünecek ise ona göre 20 bin otuz bin nedir ki? Ödesin A kurumuna olan borcumuzu bankaları kanalıyla. Bizi de kendisine resen kredi çeken müşteri olarak yazsın. Böylece biz darda kalan esnaflar hem hayatta kalmış oluruz hem ekmek verdiğimiz insanlar sokakta kalmaz. Bu konuda bir düzenleme getirilirse seviniriz Feridun Ağabey."
Fevzi Birincioğlu-İstanbul
"Paşaya kelle mi götürüyorsun arkadaş?"
"Yer saat ve adres versek bile İETT yetkililerimiz sağ olsunlar nokta atışı ister gibi otobüsün kod numarasını istiyorlar. Zaten yanımızda durmayıp geçen bir otobüsün o anda hangi numarasını nereden alacaksak? Ya da her gelen aracın durmama ihtimali var diye elimizde kâğıt kalem ile mi bekleyeceğiz duraklarda bilemiyorum. O açıdan ne İETT'ye şikâyet edeceğim ne de hakkımı arayacağım? Sadece köşeniz aracılığıyla o şoföre bir çift söz etmek istiyorum. O gün saat 10:10'da kapıdan sokağa çıkar çıkmaz sizin sol köşeden kıvrılıp geldiğinizi gördüm. Beş metre ilerideki durağa koşsam bile otobüsü arkama alarak koşmam gerekiyordu. Durakta da kimse yoktu. Basar gidersiniz endişesiyle el kaldırdım size. Ama siz gerçekten de sorumsuz ve duygusuz, devlet malına ve milletine saygısı olmayan bir şekilde basıp gittiniz... Bilmelisin ki şoför olmak direksiyona geçip sana verilen hatta turlayıp durmak değildir. O turlamayı harman yerinde döven çekenler de yapıyor. Biraz insan ol! Gözünün önünde el kaldıran yolcuyu gör! Paşa'ya kelle mi götürüyorsun? Yaktığın belediyenin yakıtı, sürdüğün devletin arabası, sen onunla despotluk yapıyorsun! Sen kaç yıllık şoförsün bilemem ama ben 40 yıllık yaya olarak orada kaç şoförün o şekilde insanlara insanlık gösterdiğini gördüm. Onlara teşekkür ediyorum senin de onları örnek almanı öneriyorum."
Emekli öğretmen Semih Özkan-İstanbul