Çocuğuna aşı yaptırmak istemeyen bir aile ile aşı yapmak isteyen yerel sağlık kuruluşu, aşı yapılması konusunda hukuki mücadeleye girişiyorlar. Aşı yaptırmak istemeyen aile çocuğunu aşı yapacak kuruluşun elinden ancak mahkeme kararıyla kurtarıyor. Bu nasıl bir mantık anlamış değilim. Bir çocuğun sağlığını demek bu kadar çok düşünüyor bu kuruluş? O zaman size bir örnek vereyim. Aile doktorum anlatmıştı. Yıl 1997 olmalı. O yıllarda Doktor Bey Gebze’de hekimlik yapıyordu. Demişti ki: “O sene Türkiye’de iki yerde çocuk felci vakası görülmüştü. Bunun üzerine bir yerlerden düğmeye basılır gibi karar çıkartıldı ve çocuklara çocuk felci aşısı da yaptırılmaya başlandı. Çok değil iki sene sonra yine yapılan istatistiklere göre ülkede yaklaşık iki bin çocuk felci vakası olduğu tespit edildi.”
Varın buradan anlayın sağlığın içindeki sağlıksız durumu. Bizi illaki aşı olmaya zorlayanlar bunun sağlık için şart olduğunu söyleyenler acaba gerçekten bizim sağlığımızı mı düşünüyor?
Aklıma gelen fıkrayı burada paylaşmak istiyorum... Demiş ki ihtiyar adam evladına. “Evladım doktora gitmen lazım çünkü doktorun -duygusal anlamda- yaşaması lazım. Yazdığı ilaçları almak için eczaneye gitmen lazım. Çünkü -duygusal anlamda- eczacının da yaşaması lazım. Aldığın ilaçları kullanma çünkü senin de yaşaman lazım...”
Çocuğuna aşı yaptırmayan aileyi mahkemeye verecek kadar aşı yapma gayretini(!) sağlıklı bir yaklaşım olarak görmüyorum.”
Yaşar Ümit Özdebir-İstanbul
Bir anne olarak bayan istismarına kahroluyorum
Oturduğumuz mahallede bir evde dadılık yapan genç bir kadın vardı. Özbekistan’dan geldiğini söylüyordu. Evliymiş aslında. İki tane de küçük çocuğu varmış. Evini ocağını bırakıp Türkiye’ye niçin geldiğini sordum. Çalışıp para kazanmak için geldiğini söyledi. Burada biriktirdiği para ile Özbekistan’da ev alacaklarmış. “Peki niçin sen geliyorsun da kocan gelmiyor?” dediğimde verdiği cevap gerçekten bir kadın olarak beni çok üzdü. Diyordu ki: “Kocam ve kayınvalidem ‘sen kadınsın, senin iş bulman daha kolay olur’ diye zorla gönderdiler. Gelmek istemesem de gönderdiler...”
Geçenlerde haberlerde izledim. Yurt dışından gelen bazı kadınları havaalanlarında kandırıp pasaportlarına el koyup sonra da istismar eden bir çeteyi polis takip ederek çökertmiş. Kendi ülkesinde kocası denen o karaktersiz “çalışsın” diye yabancı ülkeye gönderirken bu kadının başına bir hâl gelir mi gelmez mi düşünmez mi? Buraya geldiğinde de birtakım haysiyetsizler bu zavallı kadınların sahipsizliğinden yararlanmak istiyorlar. Çocuğuna anne olmaktan başka bir arzusu olmayan bu çaresiz kadınları böylesi insanların istismarından korumak için Devletimiz sadece polisiye tedbir yerine başka tedbirler alsın ne olur!..
Perihan S.-Mecidiyeköy
Kentsel dönüşümde uyanık (!) kiracılar
Feridun Ağabey sizin aracılığınızla ev sahiplerine ve müteahhit firmalara buradan duyuruda bulunmak istiyorum. Kentsel dönüşüm projelerine uygun olarak şehir içindeki bazı binaları müteahhitler yıkıp yeniden yapmak istiyor. Bunun için bina sahiplerine belirli bir süre kirada oturmalarını söylüyor. Kira paralarını kendisi ödeyeceğini taahhüt ediyor. Örneğin bir semtteki bir binayı bu şekilde dönüştürecekse o semtin rayiç kira bedellerine göre bir fiyat çıkartıyor. Bunu ev sahibine ödemeyi taahhüt ediyor. Evi dönüşürken kiraya çıkacak olan ev sahibi de emlakçıya gidiyor ve diyor ki: “Firma bana örneğin 3000 lira kadar kira bedeli ödeyecek. Ben kiraya verdiğiniz evi 2000 liraya tutayım siz ise kontratta 3000 gösterin.”
Bu tamahkârlığa isyan ediyorum. Bence kul hakkı oluyor. Müteahhit sana o kadar kiraya tutabilirsin dedi diye kiralayacağın evin rayiç fiyatından artakalan miktarı hem de kâğıt üzerinde yapacağın hileyle almaya ne hakkın var?” Emlakçılara da müteahhitlere de buradan haber veriyorum. Bu tamahkârlara izin verilmesin.”
İsimsiz-Gayrettepe/İstanbul