"Geriye tek şey kalıyor, hapse girmek!.."

A -
A +

Medyadan tanıdığımız, dünyanın en gezgin insanlarından ve çevreci Profesör Orhan Kural'dan gelen mail gerçekten şaşırtıcı... Mailinde basın açıklaması da yapacağını belirten Kural'ın, tek çare hapse gireceğim dediği açıklaması şöyle:

"31 Mart 2015 Salı saat 09:30'da BEDAŞ (Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.)nin Beyazıt Şubesi'nden Mustafa adlı bir memur binamıza gelerek burada görevli Benin vatandaşı Süleyman'a 34 bin liralık elektrik borcu olduğunu ve hemen ödenmesi gerektiğini bildiriyor. Süleyman bana haber veriyor.

Aynı gün saat 10:30'da da tüm Türkiye'nin elektrikleri kesiliyor (yorum yok!) Ben telaşla BEDAŞ yetkililerine ulaşmaya çalışıyorum, kimse telefonu açmıyor. Beyazıt Şubesi'ne gidiyorum (Saat 12:45) ve büyük zorluklarla müdür Levent Bey ile görüşüyorum. Hiç dinlemiyor bile, sekreteri de azarlıyor. 'Öde! Yahut yetkimiz var, hapse girersin' diyorlar.

Cevizlibağ BEDAŞ (Tahakkuk, Tahsilat ve Kaçak Takip Müdürlüğü) Müdürü Şaban Bey ile defalarca görüşüyoruz, 'büyük hata var' diyorum. Binamıza gidiyorum. Bilgileri aktarıyorum. Sonuç: Yetkimiz çok. Öde, artık kayıtlara geçmiş, diyorlar.

15 telefon görüşmesi sonrası Taksim Genel Müdürlük'te Ayten Postacı ve Erol Bey ile 3 Nisan 2015 Cuma sabahı 10:00'da görüşüyorum. Sıcak karşılanıyorum, beni tanıyor ve seviyorlar ama yine sonuç yok... Aynı durum. Binaya ekip yolluyorlar, fotoğraf çekiliyor. 'Nasıl olur?' diyorum! 34.000 TL, 30 metrekare bir alana nasıl borç oluyor? Üstelik her ay zaten elektriğimiz banka tarafından otomatik talimatla düzenli olarak ödeniyor, diyorum. Koca bir fabrikaya bile bu kadar elektrik faturası gelmez.

Hâlâ cevap bekliyorum... Geriye tek şey kalıyor; hapse girmek!.."
Orhan Kural-İstanbul

Eğitim kadrosuna bir öz eleştiri

"1989 yılından beri hasbelkader öğretmenlik yapıyorum. 7-8 farklı okulda görev yaptım. Çalıştığım okullarda % 5-10'luk kesim mazeret üreten, işten kaçan, dersleri aksatan, kötümser, pimpirikli, kurallara uymayan, kültürsüz, motivasyonu kaybolmuş vb. kişilerden oluşuyordu...  

Yaş ilerledikçe, sayıları az da olsa böylesi kimseleri daha iyi teşhis edebiliyorsunuz.
Atalarımız "Deli gözünden, yiğit sözünden belli olur" derken çok isabetli bir teşhis koymuş.
Ülkemizde 800 bine yakın öğretmen, üniversitelerde de 150 bine yakın akademisyen mevcut. Bu devasa kitlenin her 3-5 yılda bir bilimsel, ruhsal, niteliksel denetimden/sınavdan/kontrolden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu Finlandiya, Almanya gibi ülkeler on yıllardır yapıyorlar. 2007 yılında Almanya'daki meslek liselerinde şunu görmüştüm. Öğretmenler konuları öğretiyor. Sınavları başka bir kurum yapıyor. Yani bizdeki sürücü kurslarındaki uygulama gibi. Bu yapının ülkemize de gelmesinin vakti çoktan geçmedi mi?

Ülkemizin mesleki ve teknik öğretim yapan 3000 küsur lisesinden birisinin müdürlük görevini yürütmekteyim. Bir ayda yaptığım gözlemleri buraya yazsam inanın kitap olur."
Ali Özdemir-İstanbul

Organ nakli konusunda...

Hukukçu-Yazar Hacı Ali Özhan isimli okuyucumuz, organ ve doku alınması hakkındaki kanun maddesinin 14. Hükmünü ve çıkardığı sonucu anlattığı uzunca yazısında özetle insanlara ve kamuoyuna şu çağrıda bulunuyor:

"İnsanların sağlığında organ bağışından çekinmesi anlaşılabilir, ancak öldükten sonra büyük çoğunluğun organlarını bağışlama isteği duyacağını tahmin etmek mümkün. Ölümle toprağa gömülerek yok olacak bir organın, hiç olmazsa başka bir kişinin hayatını kurtarması arzu edilecektir.

Organ bağışı konusunda duyuru ve tanıtım yapılmasına rağmen maalesef yeterli miktarda bağış yapılmıyor. İstekli olmakla beraber kişilerin kaza-ölüm gibi psikolojiyi bozan irkiltici-soğuk olayları düşünmek istemediklerinden hastaneye giderek iki tanık huzurunda tutanak hazırlaması işlemi ihmal edilmektedir. Ölüm nedeniyle duygusal acıları arasında ailelerin konuyu düşünemeyecek olmaları veya birisinin istemesi diğerinin istememesi gibi tereddütler, naklin alıcı ve verici için ön hazırlık ve zamanla yarışan hız gerektirmesi gibi nedenlerle yeterli miktarda organ nakli yapılamamaktadır" diyerek bir çözüm önerisi sunuyor.
"2238 sayılı kanunun m.14 hükmünün bütün organ ve dokuları kapsayacak şekilde 'ölen herkesten organ ve doku alınarak ihtiyaç sahiplerine nakil edilir. Ancak sağlığında aksine beyanda bulunanların organ ve dokuları alınamaz' şeklinde yeniden düzenlenmesini öneriyorum."

Yazar, bu önerisini Aralık 2013 yılında Başbakan ve Sağlık Bakanı ile TBMM Sağlık Komisyonu üyelerine de göndermiş. Kendilerine böylesi millet yararına konularla ilgilendiği için teşekkür ediyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.