“Feridun Ağabey, ben 1990 Bartın doğumluyum. Sizlere acılarla dolu hayat hikâyemden bahsetmek istiyorum. Özür dileyerek hikâyeme başlıyorum: 3 yaşına girmeden öz ailem tarafından başka bir aileye evlatlık verildim. Üvey babamı ve annemi kaybettikten sonra yapayalnız kaldım. Devletten kendime el uzatılmasını istedim ama destek yerine hep köstek gördüm. Benim dizi senaryolarını aratmayan hikâyem ise hiç kimseninkine benzemiyor. Vatan borcumu ödemek üzere askere gittiğimde gözüm arkamdaydı. Çünkü ailem hastalıklarla boğuşuyordu. Yardımcı olan ne bir yakınım ne bir başka el vardı. Ve askerde korktuğum haberle sarsıldım. Üvey babamı kaybettim. Askerden geldiğimde de üvey annemin kaybıyla ikinci acıyı yaşadım. Öyle ki o acılar travmalara, psikolojik sorunlara dönüştü ve hâlâ devam ediyor. Ancak hiç kimseye derdimi bir türlü anlatamadım. BİMER başta olmak üzere valilik makamına defalarca dilekçe yazdım. Yalnızlığımı, çaresizliğimi anlatmaya çalıştım. İş istedim, aş diledim. Yeri geldi haykırdım: 'Bana sahip çıkın' diye ancak yine sesime ses veren olmadı. Ne gülümseyen bir resmim var geçmişte ne de zihnimde güzel hatıralarla dolu bir gençliğim. Soyumdan kimse yok. Helal para kazanıp mutlu bir hayat kurmak istiyorum. Ve inanıyorum ki bir gün hayat benim de yüzüme gülecek. Devletimin sesime kulak vermesini istiyorum. Öyle ya devlet büyüktür. Sahipsiz koymaz yetimi öksüzü. Beni evlatlık veren anamdan babamdan göremediğim sevgiyi, şefkati, sıcaklığı belki devletimden bulurum düşüncesindeyim. Saygılarımla...”
Orhan Çelen-Bartın
Şükür bilim insanlarımız ülkeye dönüyor
“Çok şükür hükümetimiz ve TÜBİTAK beş yıl önce başlattığı bir projeyle yurt dışındaki beş bin civarında bilim insanımıza ülkeye dönebilirsiniz ve bilimsel çalışmalarınızı ülkemizde yapabilirsiniz çağrısında bulunmuş. Bu çağrıya yaklaşık bin altı yüz civarındaki bilim adamımız olumlu cevap vermiş ve ülkemize dönmeye başlamışlar. Gerçekten bu çok önemli bir çalışma diye düşünüyorum. Eskiden ülkemizde bir bilim adamı bir çalışma yapsa sonu ya sürgün ya da hapishane olurdu. Ya da bulunduğu mevkiden hemen uzaklaştırılırdı. İşte şahsi çalışmalarıyla kansere şifa bulmaya çalışan Dr. Ziya Özel bu konuda sembol isimdir. Şimdi sizler 'bu doktorumuza ne oldu' diye düşünebilirsiniz. Cevap vereyim. Yaptığı çalışma sebebiyle üniversitelerimiz tarafından dışlanan ve hapse atılmakla tehdit edilen bu doktora Amerika’da bir kürsü ve ilacına da patent verildi. Yine Amerika’nın meşhur uzay çalışmalarının yapıldığı NASA’da yaklaşık yüz elli civarında Türk profesör vardır. Hamdolsun Allaha ki hükümetimiz iktidara geldiği yaklaşık on üç yıldan beri nice milat işlere imza atmayı başarmıştır. Eminim yakın bir gelecekte biz de kendi füzemizi kendi nükleer santralimizi kendi savaş uçağımızı kendi uçak gemimizi yapacak teknolojiye ulaşacağız. Yeter ki yürüdüğümüz bu yolda Allah’ım yar ve yardımcımız olsun. Bunun için de birbirimizi çok sevmeye ve çok çalışmaya mecburuz...”
Refik-Melike Bekâr/Trabzon
Yumurtada “sağlıklı” numaralar!..
Feridun Ağabey, ben bir ayağı köyde olan bir fizyoterapistim. Yani sağlık kadrosunda yer almaktayım. Bir ayağım köyde derken tarım ve hayvancılık yapan ailemle irtibatım devam etmekte. Günümüzde her şey “sağlık” adı altında yapılmaya başlanılmıştır. “Sağlıklı” ve “sağlıksız” kelimesinden artık gına gelmiştir. Bir şeyi insanlara tavsiye ederken “sağlıklı” denilmektedir. İnsanları bir şeyden kopartmak için “sağlıksız” denilmektedir. Oysa işin özüne bakıldığında hemen hepsi, ticari mantıkla ve ekonomik amaçlara hizmet edecek şekilde dizayn edilmektedir. Geçtiğimiz yıllarda başlayan ve ülkeyi kasıp kavuran (!) kuş gribi yumurtalar entegre tesisi olan büyük firmalardan alınmaya başlayınca ortadan kalkıvermiştir. Artık küçük firmalar veya köylüler yumurta üretemeyecek ve herkes yumurtasını belli başlı üreticiden almak zorunda kalacak denilirken “köy yumurtası” adı altında insanlar bu tekeli kırmaya çalışmış ve işin hoş yanı bu yumurtalar numaralı yumurtalardan daha çok rağbet görür olmuştur. Ama gizli bir üst el yeni bir “sağlıklı” karar alarak ve de “sağlık” açısından bu yumurta satanlara on bin liradan başlayan ceza tehdidi yapmaktadır. Bu kadar mı vatandaşın sağlığı düşünülmektedir? Yumurtadaki bu numara işi nasıl bir numaradır? Şimdi de aynı “sağlıklı” yaklaşım köylünün ürettiği peynirlere ve tereyağlarına sergilenmektedir. Ambalajlı paket sağlıklı diyerek köylüyü yumurtadan sonra peynir ve tereyağı üretiminden de kopartacaklar. Köylüye destek verilmesi demek bir köye üç tane yetecekken herkese traktör satarak bütün köylüyü bankalara borçlandırmak mıdır? Sayın Başbakanımızı icraatlarından dolayı yürekten destekliyor ve bu samimiyetle köylüye gerçek anlamda sahip çıkmasını ve köylüyü köyde yaşayamaz hâle getirmek isteyen art niyetli projelerden korumasını saygılarımla arz ediyorum.”
“Fizyoterapist”-Konya