“Hekimden değil çekenden sor!” demişler

A -
A +

Feridun Ağabey, eşim üç sene önce bağırsaktan kolon ameliyatı oldu. O gün bugündür hastanelerdeyiz. Geçen mart ayında eşim tekrar rahatsızlandı. Hastaneye gittik dokuz gün yattık. Dokuz  gün boyunca sürekli su aldılar, “tüberküloz” dediler. Adana’ya sevk ettiler. 16 gün de orada yattık. “Hastalığın verem değil” dediler, “olsa idi ciğerindeki su kesilirdi, seninki başka hastalık” dediler. Ankara’da bir hastaneye yerleştik. Dört gün sonra “akciğerine metastaz” yapmış dediler. Eşimin kaybettiği zaman artı kullandığı torba torba ilaçlar, verem teşhisi konduğunda hemşirelerin ve doktorların bizi dışlarcasına gönderdiklerinin hepsine “bunda da var bir hikmet” dedim. Şunu da demeden geçemiyorum, serumumuzun bittiğinde aramayla hemşire zor bulursunuz, verem teşhisi konduğunda 8-10 hemşire kapının önünde şov yaparcasına “sen gir o girsin” tartışması oldu ve ben bunun gibi nice aşağılayıcı durumlarla karşılaştım. Hepsini de içime attım.

Bunların hepsini geçtik ama bir sıkıntı var ki onu es geçemiyorum. Koca koca hastanelerde namaz kılacak yer bulamıyoruz. Memleketimize yeni Onkoloji Hastanesi yapıldı ki Cumhurbaşkanlığı külliyesi kadar. Neredeyse kaybolursunuz içinde. Bir dinlenme odası var oturduğum ev kadar. Artı kapısı kilitli olan balkonu var. O balkonun bir köşesine iki kişilik de olsa namaz kılınacak yer yapılamaz mıydı?
           Rumuz: “Saygılar”-Ankara


“Bu insanlar nasıl ısınır?” diyen yok!..

Feridun Ağabey, Samsun’da yüklenici firmanın sorumluluğunu yerine getirmemesinden dolayı Büyükşehir Belediyesi doğalgaz için kazım izni vermemektedir. Dolayısıyla Vezirköprü ve Bafra'da doğalgaz aboneliği almak isteyenlere abonelik verilmemektedir. Aylardır “bugün yarın” diye oyalanıyoruz. Aralık ayının yarısına geldik. “Bu insanlar nasıl ısınır?” diye iki taraf da düşünmüyor mu acaba? Empati kurabilmeleri için Rabbimden dileğim bunu bize yaşatanların soğukta kalması ve böylece bizi anlaması. Derdimizi köşenizde yayınlarsanız sevinirim.
        Rumuz: “Vezirköprülü Eskimo”


Burası gazetete okuma yeri mi?

Araçlarınızı Beylikdüzü’nde park edip Metrobüsü kullanın dediler bize. Metrobüsü kullanın. Aslında güzel bir düşünceydi. Metrobüs her geçen gün öyle tıkış tıkış olmaya başladı ki, biz sanki birer dürülmüş halı gibi yan yana dizilir olduk. Kıpırdayacak hâlimiz yok. Adım atacak yer yok. O ara kalabalık elindeki gazeteye kalabalık arasında da olsa göz gezdirmeye çalışan yolcuya bir yeni İstanbullu tipin tepkisine şahit oldum. “Burası gazete okuma yeri mi? Git evde oku!” diyordu. Eskiden vapurlarda gazete okumanın keyfi yaşanırdı. Şimdi okuyanın sayısı hayli azaldı diye dert yanacakken meğer daha da ileri gitmişiz. "Gazete okumanın yeri mi? Git evinde oku” tepkisi verecek kadar… Bravo koca şehir hayli değişim dönüşüm yaşamışsın… Pes yani!
         Rumuz "İstanbullu"-Kadıköy

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.