Birkaç gün önce bir resmî kurumda başkan sekreterliği yapan bir kardeşimizle güzel bir sohbet etme fırsatı buldum. Sohbet ilerledikçe kardeşimizin bir üniversitemizin beden eğitimi bölümü mezunu olduğunu öğrendim. Kendisine neden öğretmenlik yapmadığını sorduğumda bana "Hocam sen de biliyorsun ki KPSS'de alan sınavı olmadığından bizler de diğer kardeşlerimiz gibi Türkçe, Matematik ve diğer alanlarda sınava giriyoruz. Türkçe, Matematik bilgimiz hiç olmadığından bugüne kadar girmiş olduğum KPSS sınavlarının birinde 50 birinde de 60 puan aldım. Takdir edersiniz ki bu puanlar bana KPSS'yi kazanma hakkı vermiyor. Bundan dolayı bir vesileyle taşeron işçi olarak Başkanım beni buraya aldı da burada ekmeğimizi kazanmaya başladım" dedi.
Bir başka ortamda bir başka sohbette kızı Fen Fakültesi Kimya Bölümünde okuyan bir kardeşimiz anlattı. Fen Fakültelerinin Matematik, Kimya ve Fizik Bölümlerinde okuyan çocuklarımız 2. veya 3. sınıflarda Öğretmenlik Formasyon dersleri alarak öğretmenlik hakkı elde ediyorlarmış. Sohbet derinleştikçe kardeşimiz şunu söyledi: "Bu formasyon dersleri ücretliymiş. Yaklaşık 2000 lira civarında bir para ödeniyormuş..."
DEVLET BU GENÇLERE YARDIMCI OLSUN...
Öncelikle hiç vakit geçirmeden KPSS sınavlarında, sınavların alan bilgisi dâhilinde yapılmasının önü açılmalıdır. Çocuklarımızın bazılarını öne çıktığı diğer bazılarının geride kaldığı bir sınav sistemi adil değildir.
Diğer sohbet ettiğim kardeşimizin durumu ise biraz daha farklı ve bu kardeşimizin durumu parayla ilgili. Hali vakti yerinde olanlar çocuklarına istedikleri fakültede eğitim aldırıyorlar. Devlet üniversitelerinde okuyan çocuklarımız ise ailelerinin kıt kanaat paralarıyla üniversiteyi bitirmeye çalışmakta. Âcizane ben de Allah gani gani rahmet eylesin emekli bir devlet memurunun oğlu olarak fakültemi bitirdim. Ben de vakıfların verdiği burslarla ve zekât paralarıyla eğitim yaptım. Bundan dolayı formasyon derslerinden alınan bu ücretin alınmaması talep edilmektedir ki devletimiz bu konuda yardımcı olursa birçok kardeşimizin rahat bir nefes almasını sağlayacaktır.
Nizamettin Bekâr-Trabzon
Doktorlar tahlil beğenmez oldu!
Tahlil istemek ayrı beğenmemek ayrıdır. "Bu ne demek?" diyeceksiniz. Anlatayım. Hasta doktora gidince direkt tahlil isteniyor. Tahlil sonuçları en erken bir gün sonra doktorun önüne geliyor. Tahlile bakan doktor eğer ki "bir başka uzman da görsün yararlı olur" diyerek sizi bir başka hekime yönlendirirse, aynı gün o hekime gitseniz bile o hekim bir önceki hekimin tahliline rağmen bir kez de kendisi tahlil istiyor.
Aynı hastanedeyiz. İstenen tahliller aynı, tahlil sonucu aynı laboratuvardan alınmış... Ama doktor onlara bakma tenezzülünde bile bulunmuyor.
Neden, niçin anlayamıyorum?
Sorunca da "doktor benim sen değilsin, ne diyorsam o" gibi aba altından gösterilen sopa oluyor, aldığınız cevap.
Baş ağrısı için doktora gittiğinizde doktor, teşhis ve tedavi için hiç gerekmediği halde sizden kan, idrar, beyin-omurilik sıvısı tahlili, tomografi, MR, anjiyo, gastroskopi, sistoskopi, alerji testi vs. vs. istiyor. İstenmesi gereken nelerdir pek anlamış değiliz. Ayrıca gittiğiniz hastanede yeterli donanım yoksa özel hastanelere yönlendirilmeniz işten bile değil. Doktor aslında ya başını belaya sokmamak için ya da başından savmak için ya da "başkası teşhis koysun ben risk almayayım" düşüncesiyle mi bu yöntemlere başvuruyor? Görev sırasında şiddete maruz kalmaktan, şikâyet edilmekten veya haklarında dava açılmasından korkan doktorlar, hastaya doğrudan müdahale yerine, bu yöntemle sorumluluğu üzerinden atmak istiyor. Gerçekten ihtiyaç olanları isteyenleri tenzih ediyorum. Bir doktorun yaptırdığı testleri diğer doktor kabul etmiyor. Acaba beyaz önlüklüler ile bizleri bu müşkülpesentlikten kim kurtaracak...
E. K.-İstanbul
Bayramınız mübarek olsun
Değerli okuyucularımızın ve yüce milletimizin Kurban Bayramını tebrik ediyor, sağlık ve mutluluklar diliyorum. F.A.