Muhterem Feridun Ağabey, bizim ülkemizde iki gün mazeretsiz işe gelmeyen işçi işten çıkartılır. Memur için de benzer hükümler vardır. Cezalar, aylıktan kesme, kademe durdurma, memurluktan çıkarma vb. gibi durumlardır.
Milletvekili misin? Meclis toplantıda iken, marjinal grupların izinsiz gösterilerine katılırsın, polise karşı gelirsin, hatta hakaret edersin, TOMA'ların hareketine engel olursun, yetmedi üzerine çıkarsın; hendek kazanlara arka çıkar, pervasızca devleti suçlarsın.
Bütün bunları yaparken sana kimse dokunamaz, onlarca milyarlık maaşın tıkır tıkır hesabına yatar. Sen de bu parayı alır helal zannederek çoluk çocuğuna yedirirsin. Bir de kalkar, hak, hukuk, yolsuzluk, edebiyatı yaparsın. Ancak bu paralarda tüyü bitmedik yetimlerin hakkı vardır, Allah bunun hesabını bir şekilde sorar diye düşünmez misin?..
Kısaca şunu arz etmek istiyorum: Mazeretsiz ve izinsiz olarak Meclis oturumlarına katılmayan milletvekillerinin, işçi ve memurda olduğu gibi aylıklarından kesinti yapılıyor mu? Hani herkes eşitti de ondan soruyorum, saygılar...
Galip Durum-İzmir
Sayın Başbakanıma kişisel arzımdır
“Sayın Başbakanım, benim durumumda olan var mıdır bilemiyorum ama gündemde olan ve ülkesine vatanına devletine değil de illegal yapılanmalara hizmet edenlerin devletimiz tarafından tespit edilerek görevden el çektirilmesi sürecinde, bazı husumetlilerimiz tarafından jurnallenerek hiç alakam olmadığı hâlde o kategoride değerlendirilmiş gibi aktif görevden el çektirilerek ücra köşe karakollarında görevlendirildim.
Sayın Başbakanım her şekilde kendimi ispat edebilirim ki bana iftira atılmıştır. Ben ve tanıdığım birkaç arkadaş, bizler Şırnak’ta, Diyarbakır’da cansiperane çalışıp çok büyük mücadele vererek görevlerimizi kusursuz yaptık. Takdir ve taltifle ödüllendirildik. Şu an terörün en şiddetli bir şekilde devam ettiği süreçte benim gibi tecrübeli donanımlı özel harekâtçı arkadaşlar bu sebeple ücra görevlerde pasifize edilirken Doğu ve Güneydoğu’ya çok genç ve bize göre tecrübesiz gençlerin gitmesine üzülüyoruz. Atış ve spor testini iki defa geçemeyenler çıkartılması gerekirken bizlerin çıkartılmasına anlam veremiyorum. Bizim dosyamızı incelemeden hakkımızda verilen kanaate çok üzüldüm. Bu konulara bir şeffaflık getirilirse çok sevinirim. Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Allah devletimize milletimize zeval vermesin. Ben ve benim durumumdaki birçok özel harekâtçı arkadaş Doğu ve Güneydoğuda çalışmak istiyoruz. Neresi olursa olsun fark etmez. Sayın Başbakanımızdan ricamızdır, bu konuda bize yardımcı olsunlar. Bizim gibi tecrübeli personeli tekrar uç görevlerden aktif görevlere alırlarsa hem devletimiz kazanır hem biz mağdur edilmiş olmayız. Saygılarımla.”
Bir Özel Harekât Polis Memuru
O genç, öz güvenimi ezdi geçti!
İnadıma gibi o da metroda oturmuş bankta metrobüs bekliyor. Orada kahve satılan reyondan kahvesini almış banka oturmuş, bacak bacak üstüne atmış yeni tarz cep telefonunun hoparlöründen olanca doğal hâliyle ve kimseyle irtibatı olmadan karşısındaki isme soruyor:
“......’ya ulaşamadım da abi, bir baksana müsait mi? Kasada otuz bin lira kadar var mı?”
Allah’ım akıl alır gibi değil. Kasada otuz bin lira olmasa da önemli değil. Çünkü o kasada otuz bin lira demek ki olabiliyor ve bu onlara göre çok normal bir şey. O kasa hangi kasa böyle?
Ne yalan söyleyeyim reklamda puding görüp de kafası karışan "o da ne öyle?" diye aklı başından giden güzel çocuk gibi oldum bir an.
Çünkü ben az önce kahve reyonunun önünden geçerken ne düşünmüştüm biliyor musun Ağabey? Sıcak çikolata yazılı hoş kutucukları görünce "şuradan arkadaşlara ikram etmek için birer kutu alıp götürsem ne iyi olur" diye düşünmüştüm. Ama her bir kutu 10 veya 15 lira olsa 100 veya 150 lira tutuyordu. Benim ise kendime ait hiç o kadar param olmamıştı. Onun için o kutucukların önünden yutkunarak geçmiştim. Bu duygu atmosferinden çıkmadan elinde o kutucuklardan açılmış sıcak kahvesini yudumlarken hem de 30 bin lirayı benim 100 liralık hayalimden bile kolay söyleyen o genç, hayallerimi de ümitlerimi de hedeflerimi de tuzla buz etti ağabey. Kendime güvenimi kaybettim, “yüz liralık hayal mi olur” diye… Bulan nasıl buluyor bulamayan nasıl bulamıyor anlamadım?”
Mürsel Yoncalı-İstanbul