Türk vatandaşı olmak istiyorum kimse yardımcı olmuyor

A -
A +
"Ben Manisa Akhisar'dan Alexsandra Yağcı... Çok büyük bir derdim var benim. Size yazmayı istedim. Aysun arkadaşım size yazmamı önerdi. Ben evliyim ve ellerinizden öper iki çocuğum var. On beş senedir Türkiye'de yaşıyorum ama vatandaşlık alamadım. Sebep vize borcum olduğundan. Para denkleştirip ödeyemeyince her geçen gün çoğalıyor. Her yere başvurdum ama nafile...
Kimse yardımcı olmuyor veya olmak isteyen de olamıyor. Allah rızası için bu mübarek günlerde bana yardım eder misiniz? Türk vatandaşı olmak istiyorum. Bana yardım edin lütfen. Arkadaşım Aysun sizin gazetenizi gösterdi ve "bu köşeye derdini yaz yayınlarlar" dedi. Siz herkesin derdine bir çare bakıyormuşsunuz. Bana da yardımcı olabilir misiniz? Sizden hayırlı bir cevap bekleyeceğim. Hayırlı Ramazanlar dileğiyle."
Saygıdeğer Başbakanım, öncelikle aldığınız hükümet kurma görevinde başarılar diliyoruz. Hayırlı bir hükümet kurulması en büyük temennimiz. Ama bu arada sizlere arz edelim ki yukarıda mektubunu yayınladığımız okuyucumuz gibi ülkemizde vize konusunda geçerli kanunlar sebebiyle nice vatandaşın mağdur olduğunu biliyoruz. Bu ülkede yaşamaya başlayan ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ile evli olan kimselerin vize konusunu niçin kolaylaştırmazlar? Bu ülkeye turist gibi gelen insanlarla evlenerek bu ülkede bulunanlar arasında hiç fark yok. Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Belirli süre içinde ikamet göstermek, belirli sürede belirli miktarda para ödemek, sağlık sigortası göstermek gibi günümüz şartlarında 2-3 bin lirayı bulan prosedür masraflarını insanlar ha deyince nereden bulsunlar? Bu parayı bulamadıkları zaman da vize ihlaliyle suçlanıyorlar? Ama bu insanlar bu ülkede, bu ülkenin vatandaşıyla birlikte yaşıyorlar. Bu insanlara kolaylık sağlayan bir yasanın acilen çıkartılması konusunda talimat vermenizi saygıyla arz ediyoruz.
***

38 kuruşluk ikramiye mi olur?
"Üniversiteden emekli olurken, Emekli Sandığı'na yazdığım dilekçeye, Sosyal Sigortaları Kurumu'ndan emekli hizmetlerimi birleştirmek zorunda kaldığımı bildirdim.
Bu hizmetler arasında on yılı aşan bir sürenin de, yurt dışı çalışmalarımın bedelini Emekli Sandığı'na ödemeden kaynaklanıyordu. Fakat o günkü mevzuata göre, emekli ikramiyesi ödenmemişti.
Sonradan Anayasa Mahkemesi'nin bu tür hizmetlerde, geçmiş yıllarda emekli olanların Emekli Sandığı'ndan hak ettikleri ikramiyelerini alabilecekleri kararını vermişti. Bunun sonucu olarak da bu ikramiyenin ödenmesini de yazdım.
Üniversitede geçen yılların ikramiyesi ödendi, daha önceki hizmetlerime bağlı olan ikramiye için İdare Mahkemesi'ne dava açmam istendi. Ben de gereken davayı açtım.
Mahkeme Türk Lirasında altı sıfır atıldığı için, bana 38 kuruş ikramiye ödenmesine ama hazine avukatıma ise bilmem kaç bin lira avukatlık ve dava masrafı borç tahakkuk etmesine karar verdi. İyi güzel de, "aynı mahkeme" bana üniversiteden emekli olurken neden farklı bir hesap yaptı?"
Yani atılan sıfırların ilave edilmesi gerekirdi veya 1990 yılında Sosyal Sigortaları Kurumu'ndan emekli olduğum tarihte almam gereken ikramiyeye, biriken faizin eklenmesi gerekirdi.
Biz de konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşıdık. Dava ne zaman biter, aleyhimize olursa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götüreceğiz. Oradan ne zaman karar çıkar bilemem. Neticeyi benim göremeyeceğim kesin de inşallah torunum Defne görür. O da 38 kuruşluk ikramiyeye birkaç kuruş faiz eklemesini de alarak bir çeyrek simit veya çiklet almaya hak kazanır.
Acaba bu kararın altına imza atan hâkim ve onaylayan Yargıtay'daki hâkimler, on yıl karşılığı olan emekli ikramiyesi ile bir çiklet bile alınamayacağını bilmiyor muydu? Bizdeki bu adalet anlayışı olduğu sürece her köşeye bir adliye sarayı yapılsa ve içi de hâkimle doldurulsa, bu ülkedeki hak hukuk sorununu çözemeyiz."
Osman Nuri Yıldırım- Antalya
*** 

Metrobüslerde sabah donuyor akşam yanıyoruz
Feridun Ağabey, Metrobüs şoförlerinin klima ayarsızlıklarından gına geldi. Sabahları erken saatlerde işe giderken Metrobüsler klima soğuğundan morg gibi oluyor. Donuyoruz. Akşam saatlerinde havanın en sıcak olduğu zamanda ise sanki klima hiç çalışmıyor, sıcaktan bunalıyor bayılacak gibi oluyoruz. Herkes bas bas bağırıyor şoför ise "klimanın gücü bu kadar rahatsız olan diğer araca geçsin" diyerek sadece kapıyı açıp bekliyor. Bu şoförler bize özellikle işkence etmek mi istiyor? Neden bu klimalar yolcuya göre ayarlanmıyor?"
Sevim Akgün- İstanbul
***

Aldanan mı aldatan mı?

"Dedemler üç kardeşmiş. Kardeşlerden biri askere gittiğinde nasıl olmuşsa soy ismi bir harf değişmiş. B yerine P yazmışlar. Bunun üzerine dedem yıllar yılı farklı bir ana babadan gibi değerlendirilmiş. Dedemin babasından kalan bazı arsalar vardı. Ölüm hak miras helal diyerek bu arsalardan dedeme düşen hisseden pay almak istedik. Dava açtık. Mahkeme bize bunu ispat etmemizi istedi. Hayli bir uğraşıdan sonra dedemin ailenin evladı olduğunu ispat ettik. Ama biz bunu ispat edinceye kadar dedemin diğer kardeşlerinin çocukları mirası aralarında bölüşüp çoktan pay ettiler... Kimi sattı kimi başka bir şekilde değerlendirdi. Bize bir şey kalmadı. Kimi diyor ki: Onları da dava edebilirsiniz? Kimi diyor ki: Dünya malı için bu kadar uğraşmaya değmez... Tamam, ben de fazla üzerinde durmak istemiyorum ama bazen kendimi aldatılmış gibi hissediyorum. Bu durumda teselli olmak için ne yapmam lazım? Nasıl olup da bunu kafama takmamam lazım? Bana bir akıl verirseniz sevinirim Feridun Ağabey?"
Yozgat'tan yazan K. B. isimli okuyucumuza hak vermemek elde değil. Yunus Emre'nin o güzelim mısraları şöyledir: 
"Mal sahibi, mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi?/Mal da yalan mülk de yalan/Var biraz da sen oyalan..." 
Oyalanmaktan başka insana bir katkısı olmayan mal mülk için bu kadar uğraşmaya değmez... Aldatan değil, aldatılan olalım...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.