“Feridun Ağabey, iki gün kadar önce haberlerde izledim. Bir apartmanın giriş kapısındaki elektrik panosunda yangın çıkmıştı. Vatandaşların panik içinde kaçıştığı yangını neyse ki çok büyümeden itfaiye gelip söndürmüştü. Düşündüm de aslında büyük büyük meselelerle uğraşacağız derken kendimizi doğrudan ilgilendiren basit birçok konuyu aklımıza getirmiyoruz. Oysa bazen hayat kurtaracak kadar önemli oluyor. Oturduğumuz apartmanların yerini manzarasını merak ediyoruz da binanın ana giriş su vanası var mıdır, nerededir? Elektrik sigortası nerededir? Doğalgaz vanası nerededir? Yangın söndürme tüpleri var mıdır nerededir? Kullanılmak istendiğinde nasıl kullanılır? Bunları hiç merak etmiyoruz. Ne soran oluyor ne de sorulduğunda anlatacak bir kimse? Başımıza bir hâl geldiğinde de sadece çığlık çığlığa canımızı kurtarmaya çalışıyoruz.
Hani Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini de depremlerden sonra öğrenmiştik. Yani bize bu gerçek okullarda eğitim sistemimizde değil depremlerin kendisi öğretmişti. Sonrasında ne yapılmıştı? Kamu kurum ve kuruluşlarında, okullarda deprem tatbikatı geleneği olmuştu. Birçoğu göstermelikti gerçi. Tatbikat şekilcilikte kalmıştı. Bunu nasıl mı anlamıştık? Depreme okul bahçesinde yakalanan öğrencilerin sınıfa koşarak sıraların altına girmek istemesinden...”
Murat Ergül
Ne kadar gerçek olduğunu bilemem ama Mark Zuckerberg (Facebook ve Instagram) paylaşımında “Coronavirüs döneminde gerçekleri saklamamız için bizi zorladılar. Aşının yan etkileri olabileceğini söyleyen herkesin paylaşımlarını silmemizi istediler” gibi bir paylaşım takip ettik. Biliyorsunuz o dönemde çok değerli nice bilim insanlarının hesaplarını engellemiş, sansürlemiş ve mücadele eden kim varsa hemen hepsine kısıtlama getirmişlerdi. Hatırlayınız ben bir yazar olarak o dönemler insanları aşılara karşı uyarırken beni takipçilerim etiketleyemiyordu. Aylarca paylaşım yaptırmadı bana da bunlar. Gerçi yine de anlatmaktan vazgeçmedik. Yine o dönem bu kimselerin aşısında şifa arayan ve kandırılan birçok kişi de bunların avukatlığını yapmıştı bilerek bilmeyerek, o dönem. O dönemde kimler ön plana çıkarıldı ve destek buldu? Kimi ilaç/aşı şirketleri tarafından fonlanan kimi profesörler ve doktorlar, kimi DSÖ görevlileri ve destekçileri, her vaka başına para aldıkları iddia edilen kimi önüne gelene Covid yazan para sevdalıları, medyaya bu konuda ciddi para desteği verildiği iddia edilen toplumu korkutmakla görevli olduğun söylenen kimi gazeteci ve yazarlar. İnanıyorum ki bu biyolojik ve genetik soykırımın önümüzdeki günlerde daha büyük ifşaları olacak. Hakikatlerin ortaya çıkaran ve insanları bu insanlık düşmanlarının tuzaklarına düşmekten kurtaran Allahü teâlâya ne kadar hamd etsem azdır. Elhamdülillah.
Serhat Arvas
Aile, ilk insandan beri huzur ve mutluluğun kaynağıdır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 2025'i "Aile Yılı" ilan ettiklerini belirtti. Bakanlar kurulu toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Toplumun tüm kesimlerinde bir farkındalık oluşturmak amacıyla 2025 senesini ‘Aile Yılı’ ilan etmeyi kararlaştırdık" dedi. Aslında aileye yönelik bu çalışmalar anayasal bir görevdi. Anayasamızın 41. Maddesine göre aile, Türk toplumunun temelidir. Devlet ailenin huzur ve refahı için her türlü tedbiri almalıdır. Her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları korumalıdır. Yıllık boşanma oranlarının yüzde otuz beşlere dayandığı ülkemizde 2023 yılında doğurganlık hızı yüzde 1,51 seviyesine gerilemiştir. Her yıl ortalama 180 bin aile dağılmakta, bir o kadar çocuk da bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Bir zamanlar kralların bile giremediği huzur ve saadet yeri olan ailelerimiz, dijital dünya ile birlikte, âdeta yol geçen hanına dönmüş, ciddi sarsıntılar geçirmektedir. Türk ailesi, milletin yapı taşı, devletin de temelidir. Törenin, millî ve manevi değerlerin, milletin yegâne bekası ailedir. Aile giderse ne millet ne de devlet kalır. Bunun için en büyük görev yine devlete düşmektedir. Devlet bir yandan aileyi ayakta tutacak maddi-manevi desteği verirken, diğer yandan da aileye zarar veren her türlü gayrimeşru ilişkilerle, sosyal medya tuzaklarıyla, sanal oyunlarla, çarpık ilişkileri normalleştiren filmlerle topyekûn mücadele etmelidir. Bunun için, her yıl 'aile yılı' ilan edilse yeridir.
İdris İspiroğlu
Anlat Derdini Feridun Ağabey'de önceki yazılar...
Ferıdun Agabey yazılarınızı takıp edıyorum.Insanların duygu ve düşüncelerıne ses oldugunuz için sıze tesekkur ederım