“Feridun Ağabey, son günlerde Diyanet İşlerimizle ilgili başkanından vaizine, imam hatibine kadar mütemadiyen yıkıcı eleştiriler, itibarsızlaştırma furyası sorumsuzca devam ediyor. Bu da biz Müslümanları derinden üzüyor. Burada maksat üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi siz okuyucularımın kanaatine bırakıyorum. Benim kanaatim doğrudan İslamiyet’e yapamadıkları saldırıyı, din adamları üzerinden yapıyorlar. Yani bağcıyı dövmek isteyen zavallılardır. Belki bir iki ferdî maksadı aşan konuşma olmuştur ama genel olarak verilen bilgiler ve fetvalarda fetvayı verenler kendi kişisel görüşlerini, fikirlerini değil dinimizin emir ve nehiylerini söylemektedir. Diyanet de bunu insanlara anlatmakla görevlidir ve yaptığı da kendi görevini icra etmektir. Bunda anormal olan ne vardır? Bu kurum zaten bunları müminler için anlatır ve müminler de bu bilgilendirmelerden rahatsızlık duymaz. Bunları kabul edip etmemek kişinin inancıyla alakalıdır ama eleştiri yapmış olmak için dinî bilgisi olmadan dine inanmadan, müminlerin inancını hiçe sayıp kendine göre eleştiri yapanlar ya cahilce eleştiri içindedir ya da art niyetli olarak eleştirmektedir. Bu benim sade Müslüman bir Türk vatandaşı olarak tamamen kendi fikrimdir. Değerlendirmemi kimse öteye beriye çekmesin diye şimdiden belirtiyorum. Saygılarımla.”
Yüksel Kantar- Artvin
***
Feridun Ağabey, 2022 yılında Tekirdağ il merkezinde bir ev kiraladık. Elektrik, doğalgaz, su için ilgili kurumlara abonelik için başvurduk. Üç kurum da depozito adı altında 200 ila 800 TL paralar almıştı. Geçen hafta aynı ilde başka bir konuta taşındık. Elektrik, doğalgaz ve su aboneliklerini yeni adrese taşımak için ilgili kurumlara yeniden başvurduk. Bu üç kurum da 2 yıl bizim depozit olarak ödediğimiz parayı aynı miktarda iade ederek yeniden depozito paraları aldılar. Bu üç kuruma depozito verdiğim tarihte dolar 13 TL dolayında idi. Şu anda ise 33 TL dolayında. Yüzde 150 dolayında bir artış oldu. Lakin bizim paraları 2 yıldır kullanan üç kurum aynı miktarda parayı geri verdi. Ortada bir dalavere, hile, soygun, gasp, hak yeme olduğunu düşünüyorum” diyen değerli okuyucumuz Ali Özdemir Beyefendi’ye: Bu kurumların şimdi sizden ne kadar depozito istediğini belirtmemişsiniz. Ayrıca bu kurumlar banka değil ki aldığı parayı belli süre çalıştırıp faiziyle geri ödeme yapsın. Veya sözleşmelerinde depozitoları döviz cinsinden mi söz vermişlerdi? Resmî kurumların böyle bir uygulama yapması mümkün mü de siz verdiğiniz ve bugün aldığınız paranın değerini dolar üzerinden hesaplıyorsunuz? Dolayısıyla hak gasp soygun gibi ifadeler biraz maksadı aşan ifade gibi duruyor. 2022 yılından 2024 yılına kadar geçen süreçte ekonomi dünyada herkesi tahmin ettiğinden farklı bir boyutta etkiledi. Tamam paranız bugün için anlamsız kalmış olabilir ama bu sebeple o kurumlara bu ithamlarda bulunmanızı gerektirmez. Yine de bu kurumlardan konuyla ilgili bir açıklama gelirse bu köşede yer verir hem sizi hem okuyucularımızı bilgilendiririz. Saygılarımızla. F.A.”
***
“Peygamber üzerinden din konuşulur, tartışılır mı?” başlığıyla uzunca bir yazı gönderen Yasemin Ç. isimli değerli okuyucumuz, yazınızda kimi din adına konuşanları söylemleri üzerinden eleştiren ve dinin kaynağı konusunda fikir beyan eden yazınız uzmanlık gerektiren bir alandır...
Şu kadarını söyleyebiliriz ki günümüzde en üzüntü verici olan nokta, din eğitimi alıp kendini din adamı gören hemen herkesin din adına her konuda rahatlıkla fikir verebilmesi hiçbir konuda da “bu konuda fikrim yok” demeyi hemen hiç kimsenin dile getirmemesidir.
Püf noktası kişinin din üzerine konuşma yetkisine sahip olup olmadığını anlayacak idrak edecek bilgiye sahip olmasıdır. Eskiden genelde insanlar hele de dinî konuda konuşmak için kendilerini bilirkişi olarak görmez, tevazu eder eğer bir konu hakkında bilgi verecekse de hocasından nakletmeyi tercih ederdi. Bugün bu konu, aslında akademik dünyada da geçerli değil midir? Bir konuda kendi fikrini söyleyenden çok bir kaynak göstererek kaynaktan aktararak yapılan açıklamalar daha tercih edilmez mi? Hatta hakemli dergilerde yazılan makaleler daha kıymetli değil midir?
Ama günümüzde hemen herkes Yunus Emre’nin şiirine konu olmuş durumda... Kılık kıyafetini denkleştiren ve bir kürsü kapan başlıyor hararetli konuşmaya... Hatta artık kürsü kapmaya da gerek yok herkesin kamerası avucunun içinde... “Ben böyle diyorum”, “ben bunu kabul etmiyorum”, “Bana göre bu böyle!”, “Bana göre o şöyle!” Tamam da sen kimsin arkadaş? Hâl böyle olunca da kişiye göre anlayış, kişiye göre inanış kişiye göre kanaat ortaya çıkıyor... Oysa bu işin öyle kolay olmadığını Yunus Emre söylemiş: “Dervişlik oysaydı taç ile hırka, biz dahi alırdık otuza kırka” Saygılarımızla...F.A.