Sınavlar, sınavlar... Her yerde her yaşta her seviyede sınavlar var. Hatta sınavlar için dershaneler gibi ÖSYM gibi kökleşmiş kurumlarımız var. Ömrümüzün her safhasında sürekli sınav oluyoruz. ÖSYM’nin sınav takvimine bir baksanız ikrah getirirsiniz. Ben burada herkesi ilgilendiren birkaç tanesine değineceğim hepsini değerlendirmeye kalksak ömür yetmez.
Lise sınavına hazırlanmak için çocuklar, hiçbir işe yaramayan boylarından büyük test kitapları çözmekten çocukluklarını yaşayamıyor, hısımlarını akrabalarını göremiyor, hiçbir bedensel, sanatsal, kültürel aktiviteye katılamıyor. Katılsa rakip daha fazla test çözecek onun önüne geçecek diye saatlerce, yerinden kalkmadan test çözüyor.
Sınava girdi kazandı, yerleşti bitti mi? Bitmedi. Bir yıl sonra üniversite sınavı hazırlıkları başlar. Gündüz okul, hafta sonu dershane, gece ciltler dolusu test çöz, kendine ayırabilecek bir an bile boşluk yok çalışmaya devam...
Gel zaman git zaman üniversite de istediğin bölüme yerleşti, bitti mi? Bitmedi. Bir yıl sonra KPSS’ye hazırlık süreci başladı.
Bu insanlar ne bir mesleğe ilgi duyabilir ne bir spor branşına ilgi duyabilir ne bir hobi edinebilir ne doğaya çıkabilir. Ne insanları ne hayvanları ne bitkileri tanıyabilir ne de çevresinde olanı biteni anlayabilir.
Peki ne yapmak lazım? Önce insanlarımızı bu 'zulümden' kurtarmak lazım. Zaten anasınıfından itibaren okullarda sınav yapılıyor. Devletin kayıtlarında her seviyede aldıkları notlar mevcut. İlköğretim okulundaki not ortalamasına göre liseye yerleştir. Lisedeki not ortalamasına göre üniversiteye yerleştir. Üniversite not ortalamasına göre ya da tüm eğitim sürecindeki notlarına bakıp istediğin yere yerleştir. Daha durup durup sınav yapmak niye?
Devletimiz her şeye muktedir. Bu sınavlar olmadan da insanları adil bir şekilde bir yerlere yerleştirebilir.
Bu bize ne kazandıracak? O kadar çok şey kazandıracak ki saymakla bitmez. Her şeyden önce çocuklar kendilerini kültürel, sosyal ve sanatsal olarak yetiştirme fırsatı bulacaklar. Dershanelere kucak dolusu para akıtılmayacak. Sınavların maliyetlerinden hem devlet hem vatandaş kurtulacak. Küçük yaşta spor branşları ile tanışıp başarılar elde edilebilecek.
Çeşitli meslek dallarında çıraklık kalfalık yaparak mesleki deneyimler edinilebilecek.
Dünyayı gezip başka milletleri başka kültürleri tanıyacaklar. Hatta test çözmeye ayırdıkları zamanı bir rehber eşliğinde temel bilimlere ayırsalar (fizik, kimya, biyoloji, matematik) kim bilir ne keşifler ortaya çıkacak. Bu sınav sisteminin gözden geçirilmesi en azından olmasa da olur türündekilerin ortadan kaldırılması gerekir. Saygılarımla...
Bayram Zuhal
Değerli okuyucumuz, elbette çocuğunuzun yanınızda yürümesinin de bir sınırı vardır ve olmalıdır. Çocuk yürümeye başladı diye büyükler gibi sürekli ve uzun süreli yürüyemez. Daha çocuk o; yorulur... O minik yaşında acıktığında susadığında; bacakları piştiğinde, hatta uykusu geldiğinde derdini anlatmakta zorlanır ve ağlar. Biz büyükler gibi “yeter yahu sizde hiç insaf yok mu? Ben sizin gibi nasıl yürüyeyim? Nasıl sabredeyim?” diyemez. Çocuklar derdini anlatmak için sadece ağlar. Birçok anne baba özellikle genç anne baba ise bunun farkında değilse bir uçtan bir uca gez gez bitmek bilmeyen alışveriş merkezlerinde o mağaza senin bu mağaza benim gezerken çocuğun bu hâlini gözden kaçırabilir. Az kaldı diyerek eline bir şey tutuşturarak yanlarında sürüklercesine götürürler. Oysa bu yaşlarda çocuğu olan anne babanın yanında çocuğuna yedirip içireceği şeyler olduğu gibi yedek kılık kıyafet de olmalıdır ki ihtiyaç olduğunda çaresiz kalınmasın. F.A.
Feridun Ağabey, her sene yaz geldiğinde yanan ormanlarla yüreğimiz yanıyor, içimiz kan ağlıyor hiçbirimizin elinden bir şey gelmiyor. Ama bu böyle mi olmalıdır? Düşünün bir fabrikanın bile en az 1 bekçisi olur. Ola ki o fabrikada bir yangın çıkarsa fabrikayı yangından korumak veya çıkan yangını hemen söndürmek için... Ormanlarımızın bir fabrika kadar değeri yok mu? Niye yeterli sayıda bekçisi yok ormanlarımızın? Değeri olan veya değer verilen her meta korunur, korunmuyorsa değer vermeyenlerin elinde kalmış demektir. Yüzlerce değil onlarca yangın söndürme uçağı bile olsa peş peşe yangın bölgesine sorti yapsalar orman yangınları on dakikada söner. Bir iki uçakla bir iki helikopterle koskoca dağdaki yangına ne yapılabilir ki? Her şeye para buluyoruz da yangın söndürme filosu mu oluşturamıyoruz? Saygılarımla...
Ömer Kırcın