Kölelik Orta Çağ'da özgürlüğü olmayan kendi başına istediği gibi davranmayan; sahipli bir Beye veya bir Hanıma bağlı bulunup onun malı olan, istendiği gibi belirli bir ücret karşılığında başkalarından alınıp satılan insanlardı.
Sahibi olan insanların emrinin dışına çıkamayan savaş esirlerine kölelik damgaların omuzlarına ateşle dağlanır ve azat olana kadar köleliyi devam edenlerdi.
Tabii o dönemlerde her ülkenin kendine göre kölelerin de bazı hak ve hukukları da vardı. İnsana en büyük ceza onun özgürlüğünü kısıtlamak ve tamamen mahrum bırakmaktır. Onun için zindanlar hapishaneler yapılmış, suçlu olanları oraya atıp özgürlüğü elinden alınır ve hapsedilir olmuştur.
Günümüzün aydını siyasetçi entelektüelleri ve insanları bir konu açıldı mı, hemen Orta Çağ'ın o insanlık onuruna yakışmayan kölelik düzenini konu ederler ve örnek gösterirler. İlk çağlardaki insanların çıplak gezdiklerini, ilkel olduklarını söyleyip oysa giyinmenin insanlar için medeniyet olduğunu söylerler.
Kabile kavgalarını aşiret çatışmalarını güçlülerin zayıf ve güçsüzleri ezmelerini anlatırken bir geçmiş zamandan söz eder gibi konuşurlar. Ama bir kötülüğün medeni olmayan uygulamalarını yererken, bir de dönüp günümüzün insanlarının hayatlarına ve yaşantılarına bakıp ona göre konuşmak gerekmez mi?
Hani derlerya; "Tencere dibin kara, seninki beden kara!”
Eğer günümüz dünyasında kölelik bitmişse, güçlü güçsüzü ezememişse, insanlar kendi başlarına akıllarıyla vücut ve ruhlarıyla gerçekten özgürse. O zaman Orta Çağ'a ve geçmiş zamanlarla alay edebilirler. Eğer yaşadığımız asırda mazlumu zalime ezdirmiyorsak, güçlü de güçsüz de adalet karşısında hakkıyla muamele görebiliyorsa geçmiş asırlardaki ilkel davranışlarla alay edip duralım.
Ama bir de dönüp günümüze bakalım mı? Günümüzde dünya geneli şöyle bir yanda dursun, yaşadığımız ülkemizin durumu bile bilgi vermek açısından sanırım yeterli.
Ülkemizin nüfusunun %30’una yakın sigara tiryakisi yani müptelası. Bu da yaklaşık 24.000.000 insana denk gelmektedir. Sağlık Bakanlığının bunca uyarılarına rağmen, Millî Eğitim Bakanlığının ikazlarına rağmen sigara içenler azalmıyor aksine kar topu gibi yuvarlanarak daha da çoğalıyor. Hatta hastalandığımızda gidip kendilerine kendimizi emanet ettiğimiz sağlıkçıların bile içinde niceleri sigara tiryakisi. Zararını bildiği hâlde sigarayı bırakamıyor. Öğrencilerine sigara içmenin zararlarından söz edecek olan öğretmenlerimizin niceleri teneffüslerde okul bahçesinde sigara tüttürüyor. Yani ele verir talkını kendi yutar salkımı gibi bir şey... Veya bu ne perhiz bu ne lahana turşusu gibi...
Öte yandan şans oyunları ve kumar müptelalarını hiç hesap eden var mı? Bir kere müptela olmuş, istese de vazgeçemeyen o çaresiz insanlarımız... Çoluk çocuğun nafakasını gözünü kıpmadan kumar oynatanların havuzlarına aktarmazlar mı, sürekli kazanacağım diye kaybederek... Yine bilumum bağımlılarımızın hâli pürmelali ortada değil mi? Bunların da sayıları akıllara ziyan derece çok... Aileler, anne babalar, eşler çoluk çocuk binlerce insanımız bu bağımlılık sebebiyle âdeta birer köle...
Diğer yandan kendi hür isteğimizde ilgilendiğimizi zannettiğimiz teknoloji bağımlılığı. Bilgisayar oyunları, sosyal medya ve internet bağımlılığı... Çocukların ellerinde tablet ve telefonlar dünya yansa umurlarında olmayacak derecede içine gömülüyorlar... Bu ve benzeri örnekleri çoğaltabiliriz. Kadınlarımızın özgürlüğünden söz etmiyor muyuz?.. Oysa kamyon lastiğinin reklamında bile kadın objesi öne çıkıyor... Otomobil reklamından pirinç reklamına, çikolata reklamından aklınıza gelebilecek bir sürü reklam, tanıtım, organizasyon defile vb. hepsinde kadınlarımız rol model olarak öne çıkarılıyor... Ama bu insanlar yaşlandığında yine dönüp de kimsenin yüzüne baktığı olmuyor. Bu mudur kadına saygı ve hürmet? Oysa kadınlarımız en yüce mertebe ve payeye sahip birer anne birer baş tacımız değil midir?
Sözün özü, evet Orta Çağ'da bir köle bir beye bağlıydı. Yaşadığımız bu "modern çağ"da acaba bizler neye ve nerelere bağımlıyız?!.
Orhan Yavuz Ejder/Akhisar-Manisa
Altına imzamı atıyorum. Ama yazının altına. Şu değerli maden olan altına değil.
Altına imzamı atıyorum.
Çok güzel bir yazı tam yerinde bir tesbit.