Zor okunan ama çok enteresan bir mektup

A -
A +

Okuyucumuzun kendi el yazısıyla gönderdiği 22.1.2025 tarihli mektubu, defter yaprağı ile tam 18 sayfa... Yazıyı düzeltmeye kalkmak maksadı anlatmaktan daha zor olabileceği için yazıldığı gibi sunmaya çalıştık. (Yazıda geçen isimleri yazmadık.)

 

Zor okunan ama çok enteresan bir mektup

 

-Benim derdim üzüntüm, hastanelerden... Çanakkale’nin Çan ilçesinde Devlet Hastanesinde 10 Aralık 2024 Salı günü akşam iki bacağı felçli 88 yaşında Mehmet Barkın isimli, yanında yakın akrabası olmayan gariban bir dede... Kalçalarında yatak yarası vardı. Evde bakımı Çan Devlet Hastanesinden bir aya yakın gelip evinde pansuman yapıyorlardı. Hiçbir ilaç koymadan bantları yapıştırıyorlardı. “Bunun ilacı yok mu?” diye soran olmadı. Evde isim buldum. Gelen iki bayan (isimleri yazmış) başkaları da gelmişti eve. Bana da “böyle kalın kalın yara bezlerini koyacak bantlayacaksın” dediler. Sondası vardı hastanın. Ürolojide (isim var) bunu ameliyat etmişti. Kalça yatak yaraları için “Çanakkale’ye plastik cerrahiye git” demişlerdi iki sene önce. Biz de doktorlara çok inandığımız için eczanelere hiç “yatak yarası için ilaç yok mu?” diye sormadık. F... kremi vermişti kalça yaraları için geçmedi. Eve gelen bakım görevlisi bayanın yanında güya pratisyen doktormuş gibi boynuna bir hasta dinleme aleti olan kadın yanında Çanakkale’ye ambulansla hasta taşıyan hemşire geldiler. Dedenin yarasına p... isimli bir dezenfektan iki gram dökmüşler. Bana da enjektörde kalan 8 gram falan ilacı “buzdolabına koy” deyip gittiler. Onlardan sonra Mehmet Dede’nin kalça yarası parçalandı açıldı. Bu “evde bakım” bir daha da gelmedi.

 

Ben yanında yoktum. Kasımın 27’sinde evde fenalaşmış. Eskiden kömür ocaklarında çalışan (isim var) şoförü telefonla çağırmış. Şoför Çanakkale’den arabasıyla gelip dede için hastaneye haber vermiş. Ambulansla götürmüşler. Ben de öğleden sonra Çanakkale’den geldim. Hastaneye telefon ettim. “Mehmet Barkın var mı?” diye. “Yok” dediler. Polise bildirdim. Polisler hastaneye sormuşlar. Bu defa polise hastanede olduğu bilgisini vermişler. Polis hastanede olduğunu bana söyleyince gittim. (İsim var) Dahiliyeci doktor bakıyormuş. Benim aleyhimde bilgi vermiş bu şoför. Yanında yoktum. Ben de kalbimden hastayım. Kalp büyümesi var. Üç tane refakatçi kefil istediler. Çanakkale’de kalbimden su alacaklarmış. “İstemem ameliyat olmayacağım” dedim. Oradaki hemşireler bana kızıp bağırdı söylendi. Bir cerrah ameliyat yapacakmış. Canlar tatlı. Kimse ameliyat olmuyor. Ameliyatçılar para almak için her gelen hastayı ameliyata yönlendiriyorlar. Ameliyat olanların da hepsi ölüyor. Yakınlarından imza alıyorlar. Gördüğümüz hasta yakınları ağlaşıp duruyor. Bunlara kim dur diyecek. İnsan hayatı bu kadar önemsiz mi?

 

Dedenin yanına geldiğim 27.11.2024 Perşembe günü kalçasını açıp pansuman yapan hasta bakıcılar yarayı açıp genişleten (paticar? Baticon olabilir mi?) döküyorlardı. Yarası derin. Bir de yara bezi bu dezenfektanla ıslatıp kalçasının içine koyuyorlardı. Hemşireler serum veriyor hasta bakıcılar yarasını dezenfekte ediyorlardı. Bir işçi tipli adam getirdiler yarayı dezenfekte etsin diye. Adam “bunun yarası çok derin ben yapamam” deyip yaranın oyuk yerine gazlı yara bezini koyup gitti bir daha gelmedi. Ben bunların tedavisini görünce beğenmedim. (İsim var) doktor, Mehmet Barkın’ı hastaneye yatıran (..... ) isimli şoför emeklisi aleyhimde dedeye bakmıyor, bakamaz diye doktora bilgi vermişler. Doktor geldi. Beni görür görmez; “Sen buna bakabilecek misin?” diye sordu. Üç senedir hiç kimse kapısını açmıyordu ben ilgileniyordum. Dede sakat, yaşlı hasta ellerini yıkayamıyor. Huzurevine gitmeyi düşünüyordu. Baktı benim konuşmalarımdan bunu huzurevine gönderiniz dedi. Çanakkale’de plastik cerrahiye gidecek dediler. Bir iki gün sonra Opr. Dr. (isim var) gönderdi. Dede öldükten sonra bunu aradım, sordum hastanede buldum. “Bu dede ameliyatlık hasta değildi” dedim. “Biz ona narkoz vermedik, çık dışarı” dedi. Yanında hastalar vardı. Narkoz vermediler de 10 Aralık Salı akşamı yaşlılar gününde niye ölmüş? Ölmesinden iki gün önce pazar günü ziyarete gittim. Dili tutulmuş. O gece üzüntüsünden hep bağırdı. Hemşire “şimdi uyuyor rahatsız etme” diye bana söyledi. Ben de “su vereyim” filan deyince hasta dede sesimi duydu. Gözlerini açtı. Bana bakıp ağzıyla konuşamadığını işaretle söyledi. Çıktım kapıdan, arkamdan hemen hemşire hoparlörden anons ettiler. En yakın akrabası hastayı çıkaracak diye. En yakın akrabası yanında yoktu. Karakter yoksunu (okunamıyor) kömür ocaklarında çalışan şoför ameliyata kefil olmuş. Bundan imza almışlar. Kendisi, dede ölünce söylemiş. Kendisini, dede ölmezden evvel bir defa görmüştüm. Bir de öldüğü zaman bu şahıs, dedenin çantası yanındaymış. Bana dedenin yanında “sana para vereyim” dedi dedenin parasından. “Benim maaşım var istemem” dedim. Bu şahıs dedeye benim aleyhimde çok çirkin bir hakaret yaptı. Cenazeye gelen birkaç kişiye de “bunu nereden tanıyorsunuz?” diye dedenin kimleri var hep inceledi. Bu şahıs dedenin ameliyat olmasına sebep oldu. Pazartesi günü üzüntüden aklım başımdan gitti. Bir yakını gelmişti. “Dedeyi ameliyatta öldürecekler çıkaralım” diyemedim. Konuşamadığım gün pazar günüydü. Bana niye teslim edilmedi. Polisler beni dedenin yanından alıp karakola götürdüler. Dedeyi yoğun bakıma aldılar. Oradan çıkarken bir erkek hemşire ... .... (okunamıyor) “Burayı imzala” dediler. Ben dedeyi ameliyat edecekler beni de vekil tayin ediyorlar diye düşündüm. İmzalamadım. Karakola gittik. “Dede seni istemiyormuş. Bu dilekçeyi imzala” diye polisler bana söyledi. İmzalamadım. Bu dede çok yaşlı idi yanında yakın akrabası yoktu. Nasıl hangi kanuna dayanıp da ameliyat ediyorlar. Yoğun bakımdan “bağırıyor” diye çıkaracakları zaman “en yakın akrabası gelecek” denildi. Bu ne biçim hastane?

 

Başhekimlikte bize “evde bakım hizmeti veren” iki sekreter yanında oturan boynundan rahatsız gibi boyunluk takmış bayanı aradım dede ölünce. “Burada öyle bir kimse yok” diye beni kovaladılar. Kapıya da güvenlikçi masası kuruldu. Orada bilgisayarda görevli kadın memure “aradığım boyunluklu görevli kimdi?” diye sorunca, düşündü şaşırdı bir şey söyleyemedi. Başhekime kendini saklayıp bir derdini anlatacak kimse yok. İnsanlar kimvurduya gidiyor. İçişleri Bakanlığının bu hastanedekiler ölmüş, neler oluyor incelenmesini çok rica ederiz. Mübarek recep ayının yüzü suyu hürmetine bu olayın aydınlatılmasını çok rica ederim.

 

     Ayşe Göçmen-Çanakkale

 

 

 

Anlat Derdini Feridun Ağabey'ede önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.